Güz Düşü
Şiirin içinde gibiyim. Bir metaforlar anaforu gibi sarar sarmalarsın her hayali. Sonra deste deste bestelersin her intizarı.
Uzaktaki düşler, senin nazlı, nâzenin ve nâzik o eşsiz hallerin öyle bir ritimle yayılır ki gönüllerdeki saadetin ilham kaynağı olur. Satır satır, cümle cümle donanır sonra kelimelerden noktalardan geçerek uzanır en uzak ve en ırak mânâ iklimlerine. Nerede, ne zaman ve neyi bulacağını bilmeden uzun bir yolculuğa çıkış başlar. Vakit akşamdır, vakit sabahtır; mevsim bahardır, sonbahardır fark etmez. Aşklar, çileler ve ölümler zamansız ve apansız gelir biliriz.
Lakin mekân da zamanın ellerini bırakmıyor. Bıraktığımız gibi duruyor mu hatıralardaki resmiyle? O dağ, o deniz, o ağaç ve ırmak ve toprak ve sokak ve cadde ve ev saklıyor mu o gizemli saatleri? Pencere kenarındaki reyhan, saksıdaki dua çiçeği ve kapıları kucaklayan begonviller hâlâ hasret mi o güne ve o geceye. Saf, derin ve duru haliyle huzurun sükûnun; konuşmanın ve susmanın en bitimsiz iklimlerini yaşatan o mekân gelip geçen yıllara anlatıyor mu........
© Risale Haber
visit website