Bilim, Akıl ve Vicdan: Sandalyeden Yaratıcıya Felsefi Bir Yolculuk–30
"Hücrenin Enerji İkilemi: Sürekli Müdahale mi, Biyolojik Mekanizma mı?"
Loş ışığın masada bıraktığı gölgeler arasına Agnostik’in sorusu düşüverdi: “Peki ya canlılar?” Sanki yıldızların sonsuz ritminden bir anda yeryüzünün kalp atışlarına dönmüş gibi, odadaki sessizlik derinleşti. Dışarıdaki akşam rüzgârı, perdeyi usulca sallarken, yeni bir merak dalgası masadaki herkesi sarıverdi. Kozmik düzenin büyüleyici seyri, şimdi de hücrelerin ve dokuların gizemli diyarına doğru kapı aralamıştı. Bu bekleyiş sırasında, sanki kâinat bir anlığına nefesini tutmuş ve derin bir fısıltıyla sırrını paylaşmaya hazırlanıyormuş gibiydi. Sonra, içimizdeki o merak kıvılcımı daha da alevlendi ve hepimizi canlıların sırlarla dolu dünyasını keşfetmeye çağırdı. İşte şimdi, bir sonraki adımda, evrenin incelikli dengesini kan damarlarımıza, hücrelerimizin derinliklerine taşıyacak bir yolculuğun eşiğindeyiz.
İnançlı Kişi: Harika bir soru! Canlı organizmalarda enerji ihtiyacı çok daha karmaşık ve süreklilik gerektiren bir yapıdadır. Örneğin, hücrelerimizde ATP (adenozin trifosfat) adı verilen bir molekül, enerji taşıyıcısı olarak kullanılır. Her saniye hücrelerimiz milyarlarca ATP üretir ve harcar. Ancak ATP’nin yapısı sabit değildir; enerjiyi kullandığında ADP'ye (adenozin difosfat) dönüşür ve tekrar ATP’ye dönüştürülmesi gerekir.[1]
Deist: Bu dönüşüm süreci aralıklı bir destekle sürdürülemez mi? Yani bu enerji döngüsünü belli aralıklarla yenilemek mümkün olmaz mı?
İnançlı Kişi: Eğer bu süreç yalnızca belirli aralıklarla destekleniyor olsaydı, ATP üretimi ve tüketimi arasında dengesizlik oluşurdu. Hücreler enerji yetersizliği nedeniyle çalışamaz, kaslar hareket edemez, sinir iletimi durur ve yaşam sona ererdi. Hücresel düzeydeki bu enerji döngüsü, HER AN kesintisiz bir müdahaleyi ZORUNLU kılar.[2]
Ateist: Ama ATP gibi süreçler zaten biyolojik bir mekanizma içinde işliyor. Bu mekanizmayı başlangıçta ayarlanan bir sistem olarak göremiyor muyuz?
İnançlı Kişi: Bu mümkün görünse de entropi yasası burada devreye giriyor. ATP’nin enerji döngüsü, dışarıdan bir enerji kaynağı olmadan kendiliğinden sürdürülemez. Sürekli olarak yenilenmesi gerekir. Aynı durum protein sentezi için de geçerlidir. Proteinler hücrelerimizde sürekli üretilir ve her üretim süreci, enerji kaynağının devamlılığını gerektirir.[3]
Agnostik: Protein sentezinden kastınız nedir?
İnançlı Kişi: Hücrelerimizde ribozomlar, her saniye milyonlarca protein üretir. Bu üretim süreci, atom altı seviyede bir düzenle gerçekleşir. Proteinlerin doğru şekilde katlanması ve eksiksiz sentezi, hücrelerin işlevselliği için şarttır. Eğer bu süreçte enerji dengesizliği olursa, protein sentezi durur ve hücreler işlevini kaybeder. Entropi yasasına göre enerji kaynağı sürekli yenilenmezse, ribozomların bu üretimi sürdürmesi mümkün değildir. Eğer ATP ve protein sentezi gibi biyolojik süreçler bir kez başlatılıp kendi haline bırakılsaydı:[4]
Agnostik: Bu argümanınız entropi yasasına dayanıyor, değil mi?
İnançlı Kişi: Kesinlikle. Entropi yasası, sistemlerin enerji kaybederek düzensizliğe yöneldiğini söyler. Eğer hücresel süreçler yalnızca başlangıçtaki ayarlanan bir enerjiyle çalışıyor olsaydı, bu enerji kısa sürede tükenir ve........
© Risale Haber
