Bilim, Akıl Ve Vicdan: Sandalyeden Yaratıcıya Felsefi Bir Yolculuk–13
SCIENCE, REASON AND CONSCIENCE: A PHILOSOPHICAL JOURNEY FROM THE CHAIR TO THE CREATOR – 13
(TÜRKÇE VE İNGİLİZCE)
Her şeyin bir başlangıcı ve bir sonu vardır, tıpkı düşüncelerimizin de bir yolculuğa çıkarken aldığı ilk adım gibi. Bu yolculuk, sıradan bir nesne üzerinden başlayan bir sohbetle başladı ve bizi, evrenin en derin sırlarını ve anlamlarını keşfetmeye yönlendirdi. Şimdi, bu yolculuğun bir sonraki durağına geldik; burada, bilim, akıl ve vicdanın ışığında, kâinatın ve varlığın özüne dair yeni sorular sormaya, eski soruları ise yeniden düşünmeye hazırlanıyoruz.
Bir sandalye örneğiyle başlayan bu derin tartışma, inanç, şüphe ve bilimin kesişim noktasında devam ediyor. Bu sefer, tartışmanın tam ortasında, daha önce hiç duymadığınız bir bakış açısıyla karşılaşacaksınız.
Ateist ve Agnostik, İnançlı Kişi’nin güçlü argümanları karşısında bocalarken, odadaki tartışma giderek daha da derinleşiyor ve karmaşık bir hal alıyor. Her bir soru, her bir cevap, yeni bir düşünce kapısını aralıyor.
Hazır mısınız? Şimdi, bilinmeyenin kapısını aralıyoruz; bu kapıdan geçerken, akıl, bilim ve inançla donanmış olarak, gerçeği aramaya devam edeceğiz...
İnançlı Kişi: Arkadaşlar, ikiniz de kâinattaki varlıkların “doğal süreçlerle” açıklanabileceğini söylüyor ve bunu başından beri savunuyorsunuz. Verdiğim örneklere ise, “Bunlar canlı organizmalar olmadığı için hakkında bir şey söyleyemeyiz, ancak canlı organizmalar doğa kanunları ve doğal süreçler sonucunda oluşur ve bu şekilde açıklanabilir. Doğal süreçlerin dışında kalan ifadeler bilimsel değildir” diyorsunuz.
Doğal süreçleri sorduğumda ise karmaşık ve anlaşılması zor ifadelerle kafamızı karıştırmak ve anladığım kadarıyla da “Bunlar bizim anlayamayacağımız kadar karmaşık konular,” dememizi sağlamaya çalışıyorsunuz. Ancak bu eski bir numaraydı; şimdi her şeyi daha iyi anlayıp anlatmamızı mümkün kılan imkân ve teknolojilere sahibiz. Gelin birlikte bu “doğal süreçler” dediğiniz kavramı açalım ve dinleyicilerimizin de bunların iç yüzünü anlamasını sağlayalım.
Öncelikle, sizin dünyanızdan bakıldığında, “doğal süreç” ve “doğal sürecin yeterliliği” kavramlarının tanımını yapar mısınız?
Bu noktada, İnançlı Kişi’ye karşılık olarak, Ateist bu görüşe açıklık getirmek için sözü aldı ve şöyle dedi:
Ateist: Genel bir tanımını yaparsak, doğal süreçler, “Bir maddenin veya canlının doğada kendiliğinden, insan müdahalesi olmadan oluşması ve gelişmesi anlamına gelir.” Bu süreçler biyolojik, kimyasal ve fiziksel olayların birleşimiyle meydana gelir ve genellikle belirli bir düzen ve süreklilik gösterir. Doğal süreçler, doğanın kendi iç dinamikleriyle işleyen sistemlerdir.[1]
“Doğal süreçlerin yeterliliği” terimi ise, evrende gözlemlenen olayların, yapıların ve süreçlerin doğal fiziksel ve kimyasal yasalarla tam olarak açıklanabileceğini ifade eder. Bu görüşe göre, doğaüstü veya bilinçli bir yaratıcıya başvurmadan, evrendeki karmaşıklık ve düzenin doğal süreçlerle anlaşılabileceği savunulur.[2]
İşte bu kavramı daha iyi anlamak için bazı açıklamalar:
“Doğal süreçlerin yeterliliği” anlayışına göre, doğaüstü bir güce ihtiyaç duymadan, evrende gözlemlenen her şey doğal süreçlerle açıklanabilir. Bu bakış açısı, bilimsel yöntemlerle desteklenir ve gözlemler, deneyler ve rasyonel analizlerle doğrulanır. Bu görüşe göre, evrendeki düzen ve karmaşıklık, doğa yasalarının ve doğal süreçlerin işleyişiyle tamamen uyumludur ve yeterlidir. Örneğin evrim, canlı türlerinin zaman içinde doğal seçilim yoluyla değiştiğini ve yeni türlerin ortaya çıktığını açıklar. Bu süreç, doğaüstü bir müdahale olmaksızın, genetik varyasyonlar ve çevresel baskılarla gerçekleşir.
Bu açıklamalar üzerine İnançlı Kişi, yapılan tanımlamalara karşı kendi bakış açısını dile getirmek üzere söze başladı:
İnançlı Kişi: Bu tanımlamalarınıza göre doğal sürecin iç yüzünü daha iyi anlamaya çalışalım ve canlı organizmalar üzerinden örneklerle bunu açıklayalım. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki;
Canlı organizmalar üzerinden örnek vermekte yetersiz değiliz, ancak bu tür örnekler biraz teknik terimler içerdiğinden, anlaşılmasının zor olabileceğini düşündüğümüz için şimdiye kadar bu konuya girmedik. Fakat, bu konuda ısrar edildiği için, canlı organizmalarla ilgili detaylara da değinmeye karar verdik. Bu teknik konuları açıklarken dinleyicilerimizden özür diliyorum; amacım, bu bilgileri olabildiğince açık ve basit bir şekilde ifade ederek, her seviyeden dinleyicinin anlayabilmesini sağlamak.
İşte size bir canlı organizma örneği; E. coli bakterisinin doğal süreçlerle nasıl var olduğunu açıklayarak, bu durumu daha net bir şekilde anlayabiliriz:
Üzerinde en çok çalışılan bakterilerden biri olan E. coli, insan ve hayvan bağırsaklarında doğal olarak bulunan bir mikroorganizmadır (yani en küçük canlı varlıktır). Genellikle zararsızdır ve sindirim sisteminin sağlıklı çalışmasına yardımcı olur. Mikroskop altında incelendiğinde çubuk şeklinde görülen bu bakteriler, 1-2 mikrometre uzunluğunda ve 0.1-0.5 mikrometre çapındadır. Yani E. coli bakterileri, bir milimetrenin milyonda biri boyutlarındadır. Bir milimetreyi milyon defa parçaladığınızda, bu parçaların bir tanesinin boyutu kadar bir büyüklüğe sahiptir. Bu boyutları onları çıplak gözle görülemez kılar, ancak mikroskop altında rahatlıkla gözlemlenebilirler.
E. coli'nin genetik materyali, onun tüm özelliklerini belirleyen bir “talimat kılavuzu” gibidir. Organizmanın nasıl gelişeceği, nasıl çalışacağı ve çevresiyle nasıl etkileşim kuracağına dair bilgiler bu kılavuzda bulunur. Bu bilgiler, göz rengi, saç rengi, boy uzunluğu gibi fiziksel özelliklerin yanı sıra bazı hastalıklara yatkınlık gibi genetik özellikleri de belirler. Bu kılavuza “Genom” denir ve DNA (Deoksiribonükleik Asit) dizilimlerinden oluşur.
Bir Dinleyici: Gen ne anlama gelir?
İnançlı Kişi: "Gen" kelimesi, canlıların vücudundaki tüm özellikleri kontrol eden çok küçük bilgi parçacıkları anlamına gelir. Bir çeşit “biyolojik tarif kitabı” gibi düşünülebilir. Göz rengimiz, saç şeklimiz, boyumuz gibi özelliklerin nasıl olacağını bu genler belirler.
Her insan, anne ve babasından genler alır. Bu nedenle çocuklar, anne ve babalarına benzer özellikler taşıyabilir. Örneğin, bir çocuk annesinden kıvırcık saç genini, babasından ise kahverengi göz genini alabilir.
Genler, hücrelerimizde bulunan DNA adlı bir molekülün parçalarıdır. Bu DNA, tüm vücudumuzun nasıl çalışacağını anlatan bir “rehber” gibidir. Genler, bu rehberin özel bölümleridir ve her gen, vücudumuzdaki bir özelliği ya da işlevi kontrol eder.
Kısacası, genler vücudumuzdaki her şeyin nasıl olacağını belirleyen, anne ve babamızdan aldığımız biyolojik bilgi parçacıklarıdır.
Bir Diğer Dinleyici: Şu DNA nedir?
İnançlı Kişi: DNA (Deoksiribonükleik Asit), genetik bilgiyi taşıyan ve canlıların temel yapı taşı olan bir moleküldür. Çift sarmal şeklinde bir yapıya sahiptir ve iki uzun iplikçikten oluşur. Bu iplikçikler, nükleotit adı verilen yapı taşlarından oluşur.
Başka Bir Dinleyici: Nükleotitleri anlayabileceğimiz şekilde bize açıklar mısınız?
İnançlı Kişi: Elbette. "Nükleotit", DNA ve RNA'nın temel yapı taşlarını ifade eder. Bir nevi, DNA'nın uzun zincirlerini oluşturan küçük parçalar olarak düşünebiliriz. Nükleotitler, harfler gibi davranır ve DNA'nın genetik bilgisini yazmaya yarar. DNA'daki genetik kod, nükleotitlerin bir araya gelerek oluşturduğu uzun bir zincirdir.
Her nükleotit üç ana parçadan oluşur:
Bu bazlar, DNA'da belli bir sırayla dizilir ve genetik bilginin şifresini oluşturur. Tıpkı bir cümlenin harflerle yazılması gibi, DNA'daki bilgi de nükleotitlerin dizilişi ile yazılır.
Bu yapı taşlarıyla bir DNA dizilimi oluşturulur.
Yine Bir Dinleyici: Peki “DNA Dizilimi” dediğiniz şey nedir?
İnançlı Kişi: DNA dizilimi, bir canlının genetik bilgilerini taşıyan DNA molekülündeki nükleotitlerin (Adenine, Guanine, Cytosine ve Thymine) belirli bir sırayla........© Risale Haber
visit website