Cemil Meriç ve İslam
Hanım bir takipçim "Cemil Meriç ve İslam" ile ilgili bir soru sordu. Bu vesileyle şunlar aklıma geldi: Cemil Meriç ve İslam. Zor bir mesele. Üstada haksızlık yapmadan bunu anlatabilmek mümkün mü? En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Cemil Meriç bir agnostiktir, bir mütereddittir. Elbette önce Marksist, sonra sosyalist, sonra milliyetçi, sonra mukaddesatçı ama her zaman rindane ve mütereddit idi. İslam düşünce tarihinde en fazla sevdiği iki ismin Ömer Hayyam ve Ebul Alâ el Maarri olması tesadüfi değil. Vefatından az önce yazdığı bazı ifadelerde bunu rahatlıkla görmek mümkün. Genç denecek yaşta gözlerini kaybetmesi, mutsuz bir evlilik yapması, beklediği ilgiyi görmemesi, çok hassas bir mizaca sahip olması, kucağında yaşadığı toplumun çıldırtan vurdumduymazlığı, önündeki malzemenin kifayetsizliği, daima düşünmesi ve de yeterince iman edememesi... Sayılabilecek bazı nedenler arasında.
Bazen inanmış, bazen inanmamış, bazen kuşkulanmış. Ama daha çok kuşkulanmış. İslamcıları, muhafazakarları, Osmanlı'yı, medreseyi, Said Nursi'yi kimi zaman göklere çıkarması bir çaresizlikten, bir sığınma ihtiyacından. Onu herhangi bir kalıba koymak onu sınırlamaktır. Cemil Meriç her düşünceye açık hür-endiş bir düşünce adamıdır. Kökü mazide olan atidir. Ama bu mazinin neliği ve niteliği pek umrunda değildir hazretin. Başka bir coğrafyada gözlerini açsaydı mazi dediği şey oranın mazisi olurdu. "Son nefesine kadar Marksistti" diyor Dücane Cündioğlu. Kanaatimce Marksizm hayatının sadece belli bir safhası için belirleyicidir, hayatının bütünü için değil.........
© Risale Haber
