Geçmişin ve Geleceğin İnsanları
Bediüzzaman Muhakemat eserinin 8. Mukaddemesinde ebnâ-yı mâzi ile ebnâ-yı müstakbeli muvazene eder.
Geçmişin insanlarıyla geleceğin insanlarının hayata ve meselelere bakışları aynı değildir. İnsanlık, elbette belli bir tekâmül seyrinden geçmektedir.
Burada nazara verilen mazi ve müstakbel bir yönüyle “hâkim zihniyet” olarak değerlendirilebilir. Çünkü geçmişin evlatlarında istikbal evlatlarının özelliklerini taşıyanlar olduğu gibi, istikbalin evlatlarında da geçmişin evlatlarının özelliklerini taşıyanlar bulunmaktadır.
Beşerin fikrî tekâmülü
İlkokul bire giden öğrencilere alfabe öğretilir, ama üniversiteye gidenlere üst düzey dersler verilir. Mesela Matematik gibi bir ders hem ilkokulda hem de üniversitede okunur. Ama ilkokulda rakamlar ve dört işlem gibi basit konular öğretilirken, üniversitede bunun mühendisliğe tatbiki gibi ileri konular ders verilir. Geçmiş zaman, insanlarda daha çok hislerin hâkim olduğu bir ilkokul dönemidir. Gelecek ise, fikirlerin ön planda olacağı bir üniversitedir.
Geçmişin hissiyat mektebi ve geleceğin fikir medresesi
Bediüzzaman konuya giriş olarak şunu nazara verir: “Mâzi denilen mekteb-i hissiyatla, istikbal denilen medrese-i efkâr bir tarzda değildir.”
Zamanın üç dilimi vardır: Geçmiş, gelecek ve şimdiki zaman. Geçmiş, ibretle bakmak için, gelecek hazırlanmak için, şimdiki zaman ise değerlendirmek içindir. Zamanın ruhunu okuyamayan biri, bedeniyle şimdiki zamanda yaşarken fikirleriyle zamanın çok gerilerinde kalabilir. Bu açıdan zamanın ilcaatını ve gereklerini iyi bilmek ve gereğini yapmak son derece önem arzetmektedir. Mazide hissiyat ön plandaydı,........
© Risale Haber
