Dinde Harikaların Yeri
Allah'ın gönderdiği dini ilahi ölçüler çerçevesinde anlamak yerine kendi hayallerine ve idrak seviyelerine göre anlamaya çalışan bazı kimseler ifrat veya tefritten kurtulamamışlardır. Bu aşırılıklardan bir tanesi Bediüzzaman’ın ifadesiyle “sıdk-ı enbiyânın delâili yalnız harikulâdelerde münhasır olduklarını itikat etmeleridir.”[1] Yani zahire takılıp kalan böyle kimselerin fikirlerini karıştıran ve hayallerini intizamdan çıkaran, peygamberlerin doğruluk delillerinin yalnız hârikulâde şeylerde olduklarına inanmalarıdır. Gerçi peygamberlerin mu’cizeler gibi harikulâde halleri vardır, ama her halleri harikulâde değildir. Çünkü onlar da birer insandır, diğer insanlar gibi yer, içer, sıcaktan soğuktan etkilenir… Hazreti İbrahim’in ateşe atılıp yanmaması gibi sıra dışı haller zaman zaman meydana gelmiştir.
Peygamberin her hali harika mı?
Zâhir ehli, Peygamberimizin bütün veya ekser hallerinin hârika olması gerektiğini esas alırlar. Bu ise, vücut müsaade etmediği için hayal ettikleri şeylerin hayatta bir karşılığı olmaz. Hâlbuki böyle itikat; İlahi hikmetin sırrından ve âlemin yaratılışında yürürlükte olan İlahi kanunlara Peygamberlerin teslim ve ittibalarından pek büyük bir gafletin neticesidir. Peygamberlerin bir beşer olduğu göz ardı edilmemelidir.
Peygamberin âdetullaha riayeti
Peygamberimizin her bir hal ve hareketi, doğruluğuna delâlet ve hakka sarılmasına şehadet etmekle beraber, o da ilahi kanunlara tabi olmakta ve boyun eğmektedir.
Bizler kelime-i şehadette Peygamber efendimizin Allah’ın hem kulu hem de rasulü olduğuna şahitlik ederiz. O, Allah’ın kulu olmasıyla bizden biridir, yani içimizden bir insandır. Bir insan gibi yemesi, içmesi, çarşı pazara çıkmasıyla bunların nasıl yapılması........
© Risale Haber
