menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sünnetin Kur’an Gibi Vahiy Olduğunun Delilleri (2)

10 0
11.04.2025

Bundan önceki yazımızda Sünnetin de Kur’an gibi İslam’ın temel kaynaklarından birisi olduğunu izah etmiştik. Bu yazımızda Sünnetin de tıpkı Kur’an gibi vahiy olduğunun delilleri üzerinde duracağız.

Ayetler

Aşağıdaki ayetler, Sünnetin genel olarak vahiy olduğunu, Kur’an’ın müfessiri ve açıklayıcısı olduğunu, Hz. Peygamber’in (s) kendi yanından hiçbir hükmü koyma yetkisine sahip olmadığını, Resûlüllah’ın haram kıldığı he şeyin tıpkı Allah’ın haram kıldığı şeyler gibi olduğunu açıkça ifade ediyor. Başka bir deyişle, Hz. Peygamber’in (s) ortaya koyduğu emir ve yasaklar kendi yanından konulmuş [haşa] indî görüşler değildir.

1) Allah el-Hakka Suresinde şöyle buyuruyor: (وَلَوْ تَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ الْأَقَاوِيلِ لَأَخَذْنَا مِنْهُ بِالْيَمِينِ ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ الْوَتِين) “Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı, mutlaka onu kudretimizle yakalardık. Sonra da onun şah damarını mutlaka keserdik. Hiçbiriniz de bu cezayı engelleyip ondan savamazdı[1] buyurmaktadır. Demek ki Hz. Peygamber’in (s) emir ve yasakları Allah’ın O’na verdiği yetkiyle sınırlıdır. Eğer Kur’an’da yer almadığı halde Peygamber (s) tarafından ortaya konulan emir ve yasaklar kendi indinden olsaydı ve Allah bu konuda ona yetki vermemiş olsaydı yapılanlar Allah’a iftira olurdu.

2) Keza Tevbe Suresinde, (قَاتِلُوا الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْآخِرِ وَلَا يُحَرِّمُونَ مَا حَرَّمَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَلَا يَدِينُونَ دِينَ الْحَقِّ مِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ حَتَّىٰ يُعْطُوا الْجِزْيَةَ عَن يَدٍ وَهُمْ صَاغِرُونَ) “Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslâm’ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın[2] buyurur. Anlaşılıyor ki, Resûlüllah’ın (s) haram kıldıkları ile Allah’ın haram kıldıkları şeyler, ittiba edilmesi bakımından aynı derecededir.

3) Araf Suresinde ise şöyle buyurur: (الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ الرَّسُولَ النَّبِيَّ الْأُمِّيَّ الَّذِي يَجِدُونَهُ مَكْتُوبًا عِندَهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَالْإِنجِيلِ يَأْمُرُهُم بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَاهُمْ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُحِلُّ لَهُمُ الطَّيِّبَاتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ الْخَبَائِثَ وَيَضَعُ عَنْهُمْ إِصْرَهُمْ وَالْأَغْلَالَ الَّتِي كَانَتْ عَلَيْهِمْ ۚ فَالَّذِينَ آمَنُوا بِهِ وَعَزَّرُوهُ وَنَصَرُوهُ وَاتَّبَعُوا النُّورَ الَّذِي أُنزِلَ مَعَهُ ۙ أُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ) “Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları Resûle, o ümmî peygambere uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.”[3]

Bu ayette Peygamberin görevleri şöyle sıralanıyor: 1) İnsanlara iyiliği emretmek 2) Kötülükten alıkoymak 3) İyi ve temiz şeyleri helâl kılmak, kötü ve pis şeyleri haram kılmak 4) Irkçılık, soyuyla, servetiyle övünmek gibi insanların üzerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırmak.

4) Öte yandan Allah Sünnetin, Kur’an’ın açıklayıcısı ve müfessiri olduğu konusunda Nahl Suresinde şöyle buyurur: (وَأَنزَلْنَا إِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ إِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ) “İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur’an’ı indirdik.”[4]

Bu manayı teyit eden diğer diğer ayet de şudur: (وَمَا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ إِلَّا لِتُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِي اخْتَلَفُوا فِيهِ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ) “Sana kitabı, ancak ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için ve iman eden bir topluma doğru yolu gösterici ve rahmet olarak indirdik.”[5]

5) Kur’an-ı Kerim Resûlüllah’ın emir ve yasaklarına uymayanların, onun sünnetini kale almayanların başlarına bu dünyada bir belanın gelebileceğini, ahirette de amellerin yanması ve can yakıcı bir azapla karşılaşacaklarını bildiriyor. Bela tehdidi içeren birinci ayet şudur: (لَا تَجْعَلُوا دُعَٓاءَ الرَّسُولِ بَيْنَكُمْ كَدُعَٓاءِ بَعْضِكُمْ بَعْضاً قَدْ يَعْلَمُ اللّٰهُ الَّذٖينَ يَتَسَلَّلُونَ مِنْكُمْ لِوَاذاً فَلْيَحْذَرِ الَّذٖينَ يُخَالِفُونَ عَنْ اَمْرِهٖٓ اَنْ تُصٖيبَهُمْ فِتْنَةٌ اَوْ يُصٖيبَهُمْ عَذَابٌ اَلٖيمٌ) “Resulün çağrısını aranızda, birinizin diğerini çağırması gibi görmeyin. Aranızdan gizlice sıvışıp gidenleri Allah elbette bilir. Onun emrine aykırı davrananlar başlarına ya bir belânın gelmesinden yahut can yakan bir cezaya çarpılmaktan korksunlar!

© Risale Haber