Sünnet ve Reformist Hocalar
Bugün modern, yani çağdaş bir dünyada yaşıyoruz. Ancak modernliği yanlış anlamamak gerekir: Çünkü modernlik sadece yaşam biçimini anlatan bir kavram değildir. Günümüzde modernlik ve çağdaşlıkla amaçlanan, Batının belirlediği koşullara uyum sağlamakla ölçülmektedir. Yani siz ne kadar modern bir hayat yaşıyorsanız yaşayın, eğer Batı’nın her alanda belirlediği ve size dayattığı koşullara uymuyorsanız modern değilsiniz; tam tersine gerici ve yobaz, hatta potansiyel bir düşmansınız. Bu yüzden de başınıza her zaman bir iş gelebilir.
Ne yazık ki günümüzdeki hayat şartları, Batının üstün sömürme gücü ve aşırı güç kullanabilme yeteneği ile şekillenmiştir. Başka bir deyimle, Gazze katliamı gösterdi ki, “gelişmiş” ya da “çağdaş” denilen Batı toplumlarının üstün oldukları tek konu güç kullanımıdır. Diğer toplumlara şiddet uygulama kapasitesine sahip olan ve kontrol altıda tutabilen askeri güçleri sayesinde dünyanın geri kalan kısmını sömürmüşler ve sömürmeye devam ediyorlar.
Bu haliyle modernite sosyal bir vebadır. İşin en üzücü tarafı Batılılar bu hastalığı, teknolojik gelişmelerden istifade etmek ve insan hayatını kolaylaştırmak gibi masum bir yaşama biçimi bahanesiyle her milletin içine sokabilmişlerdir. Bu yüzden modern insanın din ve maneviyatla ilgisi oldukça zayıftır. Çünkü tüm öncelikleri dünya merkezlidir. Eşyayı ve olayları değerlendirirken merkeze kendi nefsini, hevesini, hazlarını ve beklentilerini, kısaca menfaat ve rahatını koyar; dinleri ve inanç sistemlerini de bu çerçevede değerlendirir. Yani modern insanın öncelikleri rasyonellik, konfor, nefsânî hazlar ve özgürlüklerdir.
Bunun anlamı şudur: Modern insan rasyonel olarak izah edemediği ve nefsinin hoşuna gitmeyen şeyleri anlamsız bulur ve reddeder. Söz gelimi kader, öldükten sonra dirilme, hatta Allah’a iman böyledir. Modern insan bu sebeple “mucize”ye inanmaz, yine bu sebeple günah-sevap kavramlarına yabancıdır. Nefsinin bütün arzularını yerine getirmeyi hayatının en temel görevi kabul eder ve bunun adına da “özgürce yaşamak” der.
Dünyanın bu modern durumu, elbette Müslümanları da etkilemiş ve dilimize “Modern Müslüman” diye bir tanımlamanın girmesini sonuç vermiştir. Kuşkusuz bu durum, modern Müslümanın genelde dinle ve özelde İslam’la ilişkisini azaltmıştır. Modern Müslüman, tıpkı Hristiyan ve Yahudiler gibi, din algısını modern kavramlar temelinde inşa etmeye çalışır. Başka bir deyimle modern Müslüman seküler/laik hayat tarzını merkeze aldığı için, modern değer yargılarıyla örtüşmeyen her türlü hüküm ve bilgiden rahatsızlık duyar; onları hayatın ve dinin dışına atmaya çalışır.
Laik ve modern bir Müslüman, kendisini rahatlatan bu görüşleri, dinde reform yapılmasını arzu eden reformist bir din hocasından ya da bir ilahiyatçıdan duyduğu zaman dört elle onun görüşlerine sarılır. Bu iki kesim birbirilerini bulduklarında proje tamamlanmış demektir. Artık ortada dini deforme etmeye çalışan bir hoca ve onu can kulağıyla dinleyen modern Müslümanlar vardır.
Ne yazık ki, modern Müslümanları yönlendirmeye çalışan reformist hocalar, “Hadis külliyatı” adı altında oluşan İslam maarifini ve dört büyük müçtehit mezhep imamının görüşleri etrafında oluşan yüzbinlerce fıkıh bilgi hazinelerini bir kalemde reddetme cüretini gösteren bir karaktere sahiptirler.
Reformist Hocaların Yanlış Yorumları
Maalesef ümmetin başı Reformist hocalarla derttedir. Özellikle İmam Hatip Liseleri ve İlahiyat Fakültelerine musallat olan bu çağdaş hocalar zücaciye dükkânına giren filler gibi İslam maarifini altüst etme hevesindedirler. Akıllarına sığıştıramadıkları ve modern değerlerle barıştıramadıkları hususları reddetmenin her türlü yolunu denerler. Bu meyanda başvurdukları en etkili yol “tarihsellik” söylemidir. Bundan 15-20 yıl önce İlahiyat Fakültelerinde çok moda olan tarihsellik, şimdilerde hızını kaybetmiş olsa da, kafası karışık olanlar bu söylemden vazgeçtiklerini söylemiş değillerdir. Tıpkı reformist Yahudi ve Hristiyanların, Tevrat ve İncil’de yer alan hükümlerin, eski zamanlara mahsus hükümler olduklarını iddia ettikleri gibi, reformist hocalar da Kur’an’ın (Hâşâ ve Kellâ) Miladî 7. Yüzyıla ait hükümler........
© Risale Haber
