İmralı’dan Gelen Barış Mektubu
1) Sn. Bahçeli’nin çağrısı ve Sn. Cumhurbaşkanının direktifleri ve iradesiyle başlayan süreç nihayet 27 Şubat 2025 tarihinde, saat 17’de, İmralı adasından dönen heyetin kamera karşısına geçmesiyle yeni bir boyut kazanmıştır. Öcalan’ın yazdığı mektubu Pervin Buldan okudu. Öcalan örgütün tarihsel süreciyle ilgili olarak güzel bir analiz yapmış. Eminim onun gerçeği dile getirten şu cümleleri, PKK’ya gönül vermiş DEM partililer için büyük bir hayal kırıklığına yol açmıştır:
“Kürt-Türk ilişkileri; 1000 yılı aşan tarihler boyunca Türkler ve Kürtler, varlıklarını sürdürmek ve hegemonik güçlere karşı ayakta kalmak için gönüllülük yönü ağır basan, hep bir ittifak içinde kalmayı zorunlu görmüşlerdir. Kapitalist modernitenin son 200 yılı, bu ittifakı parçalamayı esas gaye edinmiştir.”
2) Çünkü Öcalan’ın bu ifadeleri DEM partililerin hiçbir zaman önem atfetmedikleri Fakat Türkiye Cumhuriyetinin yıllardır savunduğu değerlerle eşleşiyor. Evet, Türkler ve Kürtler 100 yıldan fazladır iki kardeş millet olarak birlikte birçok zorlukları göğüslediler. Fakat ne yazık ki kapitalist ve hegemonik güçler, tarih boyunca Kürtlerle Türklerin bu ittifakından ve kardeşliğinden rahatsız oldular. Öcalan’ın da işaret ettiği gibi PKK, devletin uyguladığı baskıcı rejim ortamında o hegemonik güçlerin desteğiyle kurulmuştur. Bugün hala örgüte yardım eden ve onu ayakta tutmaya çalışan o güçlerdir.
3) Öcalan’ın örgüte yaptığı çağrıda “kendini feshetme” maddesi en önemli maddelerden birisidir kuşkusuz. Üstelik bu fesih karşılığında devlet kurma, özerklik ya da federasyon gibi herhangi bir taviz istemiyor. İfade aynen şöyle: “Devlet ve toplumla bütünleşmek için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir. Aşırı milliyetçi savruluşun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.”
4) Son derece net olan bu çağrıdan, başta İsrail ve Batılı güçler olmak üzere, elbette memnun olmayan birçok kesim olacaktır. Nitekim PKK’nın Suriye’deki kolu YPG’nin lideri ve Batının kuklası konumundaki Mazlum Kobanî, mektubun okunmasından hemen sonra bu çağrının kendilerini bağlamadığını ifade ederek şöyle dedi:
“PKK'nın silah bırakma çağrısı onları ilgilendirir, bizim Rojava'daki güçlerimizi ilgilendirmez. SDG'nin omurgasını, Suriye'deki Kürt Demokratik Birlik Partisi'nin silahlı kanadı (PYD) ve Halk Koruma Birlikleri (YPG) oluşturuyor. Ankara, YPG'nin PKK ile aynı örgüt olduğunu söylüyorsa da biz Rojava’daki kürtlerin hakkını savunan bir örgütüz.”
5) Mazlum Kobanî için “kukla” dedim, çünkü ABD’nin gerçekten Kürtlerin işine yarayacak bir devlet kurmasını umuyor. Oysa Kürtlerin Müslüman kimliğinden dolayı ABD kuzey Suriye’de bir Kürt devleti değil, İsrail devletine payanda olacak ve Ermenilerin işine yarayacak bir Ermeni-Kürt devlet kurmak istiyor. SDG’nin başındaki Mazlum Kobanî de buna inanıyor. Bu öz güvenini, örgütü silahlandıran ABD’den, AB ülkelerinden, en önemlisi de İsrail’den alıyor kuşkusuz. Kaldı ki, “Biz Suriye Kürtlerinin haklarını........© Risale Haber
