Dr. Tarık (!)
“Bu hikâyeyi okumayın” diye bir başlık atacaktım, ama ibret alınması için okunabilir diye o başlığı koymadım.
Güney Anadolu'nun bir kasabasında mütevazı bir aile yaşıyordu. İkisi kız, birisi erkek üç çocukları vardı. Kızların adı Halime ve Nuriye, oğlanın adı Tarık'tı. Anne Fatma kendi halinde bir ev hanımıydı. Baba Hamdi ise biraz hırslı ve büyük görünmeye meraklı bir yapıdaydı. Bir gün kasabanın kahvesine gittiğinde, oğlu tıp fakültesinde okuyan komşusu Osman, doktor çıkacak oğlu için dizdiği övgüleri dinlemiş ve çok etkilenmişti: "Oğlum diye söylemiyorum, Çocuk çok zeki maşallah. Koskoca üniversitede birinci gelmiş. Oğluma bedava burs da veriyorlar. Çocuk da çok çalışıyor hani, hakkını yememek lazım. Hastalanacak diye korkuyorum vallahi. Oğlum, kendini bu kadar yorma, diyorum. E… çalışacak tabi; doktor olmak kolay değil. Nerden bakarsan, kaymakamdan sonra gelir."
Alıngan bir yapıya sahip olan Hamdi komşusunun bu sözlerinden rahatsız olmuş ve çok içerlenmişti. Bu, onunla ilk karşılaşması değildi. Daha önce de oğluna methiyeler düzen Osman'ı birkaç kez dinlemişti. Osman'ın, sırf komşulara nispet olsun diye böyle konuştuğunu biliyordu. Bu tür sözleri duydukça, henüz liseyi bitirmemiş olan oğlu Tarık'ın geleceğini daha çok düşünmeye başlamıştı.
Oğlu Tarık lise ikideydi. Acaba o da doktor olabilir miydi? O da bir gün, “Ben Tıp Fakültesini kazandım baba” diyerek babasının yüzünü ağartabilecek miydi? "Neden olmasın? Üniversite sınavına katılmaya şuradan şuraya ne kadar kaldı ki? Evet, benim oğlum da doktor çıkacak, ben de yüz akıyla kahvede Osman'a nispet yapacağın" diye içinden geçirdi. Hamdi hırslı ve iddialıydı; oğlu Tarık'ın doktor olması için elinden geleni yapmaya karar vermişti. Ne var ki, Tarık vasat bir öğrenciydi ve tıp fakültesini kazanmak gibi bir iddiası da yoktu. Bu konuda babası kadar hırslı değildi.
Gel zaman, git zaman Tarık liseyi bitirip üniversite sınavlarına girdi. Sınav sonuç belgesi geldiğinde ne kendisi ne de ailesi sevinmişti. Hele babası Hamdi için bu kâğıt, bir sınav sonuç belgesi değil, bir felaketin habercisi gibiydi. Hamdi Bey sonuçtan hiç memnun olmamış, adeta yıkılmış gibiydi. Çünkü bu başarısızlık belgesiyle kahvede kimsenin yüzüne bakamazdı. Oğlu Tarık daha eğitimli olduğu için sonucu soğukkanlılıkla karşılıyor ve sabırlı olunması gerektiğine inanıyordu. Ama ailenin şiddetli baskısı onu da kahretmişti.
Baba Hamdi Bey, oğlunun doktor olması için her şeyi göze almıştı. Eve gitti ve kendi kendine şu kararı verdi: "Bu sefer olmadı ama bu oğlanı mutlaka Tıp Fakültesine kaydettirmeliyim. Ama nasıl? Bunun mutlaka bir çaresi olmalıdır. Bedeli ne olursa olsun, acaba onun yerine sınava girecek bir başkasını bulamaz mıyız?" diye düşündü. Araştırdı; çevrede joker olarak başkasının yerine sınava giren bilgili bir öğretmen varmış. Onu aradı ve buldu. Joker adam, sıfır kilometre bir otomobil karşılığında Tarık'ın yerine sınava girmeyi kabul etti. Hamdi beyin bu planını sadece Tarık biliyordu. Ne var ki Tarık, babasının bu sinsi planından hiç memnun değildi ve kafası karmakarışıktı.
Ertesi yıl Joker adam Tarık’ın yerine üniversite sınavına girdi. Sıcak bir Ağustos günü sonuçlar geldiğinde Tarık'ın evi bir anda bayram yerine dönmüştü. Evde herkesin yüzü gülüyordu; Tarık gerçekten de joker sayesinde tıp fakültesini kazanmıştı. Kasabadaki bütün arkadaşları onun sevincine ortak olurken Tarık buruk bir sevinç yaşıyordu. Yüzündeki ifadeler........
© Risale Haber
