Endülüs İslam Devleti’nin Rönesans Aydınları Üzerindeki Etkileri
Dünya medeniyetler tarihinde İslam dininin/medeniyetinin çok imtiyazlı bir yeri vardır. Daha önceki medeniyetleri de olgunlaştırıp kıvamına getiren buluş ve icatların çoğunluğunun zaten peygamber ve nebilerin irşadlarıyla olduğunu biliyoruz.
Yani her bir peygamberin kendi döneminde aynı zamanda bir fen veya teknolojinin üstadlık veya rehberliğini yaptıklarını peygamberler tarihinden anlayabiliyoruz. ‘Hattâ denilebilir ki, mânevî kemâlât gibi, maddî kemâlâtı ve harikaları dahi, en evvel mu'cize eli nev-i beşere hediye etmiştir. İşte, Hazret-i Nuh'un (aleyhisselâm) bir mu'cizesi olan sefine ve Hazret-i Yusuf'un (aleyhisselâm) bir mu'cizesi olan saati, en evvel beşere hediye eden, dest-i mu'cizedir. Bu hakikate lâtif bir işarettir ki, san'atkârların ekseri, herbir san'atta birer peygamberi pîr ittihaz ediyor. Meselâ gemiciler Hazret-i Nuh'u (aleyhisselâm), saatçiler Hazret-i Yusuf'u (aleyhisselâm), terziler Hazret-i İdris'i (aleyhisselâm)...’[1]
İslam dini de geldikten itibaren çok mütevazi görünmekle beraber, çok kısa bir dönem içerisinde bütün insanlığa hem maddi hem de manevi manada terakkinin prensiplerini ihtiva eden eser ve icraatları hediye etmiştir.
İslam medeniyeti bu yüksek hakikatleri insanlığa ders verebilecek seviyedeyken, Avrupa coğrafyası tarihçilerin de tespitiyle taassup ve cehalet karanlıkları içerisinde yüzüyormuş. Matematikte, Coğrafya biliminde, Astrolojide, Kimya ve Fizik ve Tıp bilimlerinde günümüz bilimlerinin temelini oluşturan buluş ve icatları İslam tarihinin ilk iki veya üç yüzyılı içerisinde yapmışlardır. Örneğin yerçekimi kanununu Newton’dan (1642-1727) 6-7 asır önce er-Razi (1150-1210), el-Hazın (900-960), el-Biruni (973-1048), el-Hemdani (893-945) ve Nasiruddin et-Tusi (1201-1274) gibi alimler telif etmiş oldukları eserlerde yazmışlardır. Yani İslam dini başta Asya, Afrika ve Avrupa olmak üzere bütün insanlığa bütün alanlarda seviye kazandırmıştır.
Yine peygamberimizin (s.a.v.) vefatından bir asır gibi kısa bir süre sonra, müslümanlar Avrupa kıtasına Cebel-i Tarık boğazı üzerinden ulaşarak burada muazzam bir İslam medeniyetini yaşatacak olan Endülüs İslam devletini kurmuşlardır. Kısa sürede burada, Avrupa kıtasının kaderini değiştirmeye vesile olacak çok değerli ilim adamları yetişmiştir. Bediüzzaman hazretleri de ‘Avrupa'nın en büyük üstadı Endülüs devlet-i İslâmiyesidir.‘[2] derken aslında Avrupa kıtasında başlayan aydınlanma hareketinin ünvanı olan Rönesans’ın, Gırnata’daki el-Hamra ve Kurtuba’daki muhteşem medreselerde ders alıp ders veren allamelerin eserlerinin tercüme edilmesiyle başladığını veciz bir şekilde ifade etmiştir. Tabi Selçukluların........
© Risale Haber
