Kırık Tesbih ve Kırık Kalb
Bediüzzaman’ın talebelerinden Hafız Ali Ergün, Nur hizmetlerinin yoğunluğundan dolayı yemek içmekle vakit kaybetmemek için riyazete yakın bir hayat tarzı seçer. Az yer, az uyur, az konuşur. Artırdığı zamanı bol bol Kur’an ve Risale yazarak değerlendirir. Etrafındakilere Risale yazmayı, okumayı öğretir. Bundan dolayı zayıf bedeni yorgun düşer, sık sık hastalanır. Üstadına yazdığı mektuplarda Bediüzzaman’a dualar, iltifatlar eder, hastalığından bahseder. Üstad aynıyla cevap verir, dua ve hastalık üzerinden hizmetin güzelliklerini dillendirir.
“Aziz, sıddık, mübarek kardeşlerim,
Hafız Ali'nin bu defaki mektubunda çok mübarek duaları beni ve bizi en derin ruhumuzdan mesrur edip şükre sevk etti. Ve her musibetzedeye ve hüzün ve kederlere düşenlere, mânâ-yı işârîsiyle mededres ve halaskâr ve şifa ve medar-ı sürur olan اَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ ve اِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا her musibetzedeye baktığı gibi, bu geçen hastalık cihetiyle bize de baktığını yazıyor.
Evet, Hafız Ali o noktayı tam görmüş. Ben de tasdiken derim ki: Eğer o hastalık yirmi derece tezâuf etseydi, bizlere kazandırdığı neticeye nispeten yine ucuz düşerdi ve rahmet olurdu. Fakat Hafız Ali'nin kendi Üstad’ı hakkında, benim haddimden pek çok ziyade isnat ettiği meziyet ve mâsumiyeti, onun mâsum lisanıyla hakkımda medih olarak değil, belki bir nevi dua olarak tasavvur ediyoruz.
Hem Hafız Ali'nin, Sav gibi yerler, karyeler ve Isparta birer medrese-i Nuriye hükmüne geçmesi ve Risale-i Nur'un sadık şakirtleri harikulâde olarak günden güne yükselmeleri ve tenevvür etmeleri, bizleri, belki Anadolu'yu, belki âlem-i İslâm’ı mesrur ve müferrah eden bir hakikatli haber telâkki ediyoruz.”[1]
Bir gün Mehmet Feyzi, Üstad Hazretlerinin aklına düşer. Endişelenir. Fakat birden zihnini Hafız Ali’ye çevirir. Hafız tarafında bir sıkıntı olduğu kalbine gelir. Bir mektupla bunu dile getirir.
“Bu defaki mektubunuzda kerametkârâne üç nokta gördük:
İkincisi: Bu Küçük Hüsrev Feyzi, bu âhirlerde İstanbul'da iken Risaletü'n-Nur hesabına zihnime dokundu. Müteessir oluyordum. "Acaba rahatsızlığı mı var?" Birden zihnim yüzünü ondan çevirdi, Hafız Ali ile şiddetli meşgul oldum. Anladım ki teessür verecek var. Fakat Risaletü'n-Nur'un faal merkezi olan Hafız Ali cihetinde olacak. Hafız Ali'ye şifa duasına başladım, devam........
© Risale Haber
visit website