Hasan Feyzi ile Bediüzzaman’ın Yolları Buluşuyor Kutuplar Birleşiyor
Şeyh Hasan Feyzî Efendi
Manevi bir kale olan Denizli’nin burçlarında birçok zatın alınteri ve zikir sesi vardır. Şeyh Hacı Hasan Feyzî de bunlardandır. Ailesi Horasan erlerindendir. Anadolu’nun gönül fethini gerçekleştirmek üzere Konya’nın Bozkır İlçesine yerleşirler. Bilahare Yalvaç’ı menzil tutarlar. Hasan Feyzî Efendi burada dünyaya gelir. Doğum tarihi kesin olarak bilinmiyor.
Hasan ilim öğrenmek için büyük denizlere açılır. Önce Buhara’ya gider. Daha sonra İstanbullu Hacı Feyzullah Efendi’nin rahlesinden geçer. Hasan’daki fevkalade kişiliği ve derinliğini fark eden Hacı Feyzullah Efendi ona “Feyzî” ismini verir. Tasavvufun birçok koluna ilgisi olan Feyzi, nihayet Mevlana Halidi Bağdadî silsilesinde karar kılar. Konya’nın tasavvuf büyüklerinden Mevlana Şeyh Mehmed Kudsî’den el alarak seyr-i sülûkunu tamamlar. Feyzi’nin irşat çağına geldiğini düşünen Mevlana bir gün kendisine vazifeyi verir.
“Bir posta bir arslan yaraşır. Sen var git Yalvaç taraflarına. Oraları irşad et. İlminle insanları aydınlat.”
Feyzi icazeti alıp Yalvaç’a döner. Medresesini kurar. Tasavvufî derinliği, ilmi, cesareti ve zekâsı ile kısa zamanda dikkatleri üzerine çeker. Neredeyse bütün Yalvaç muhibbi olup hizmetine girer. Bir zaman sonra Yalvaç onun feyzine doyar. Kasabadan ayrılıp nura muhtaç başka yerlere gitmesi gerekmektedir. Allah sebebi halk eder, kıskanç bir aileyi ailesine musallat eder. Feyzi Efendi de oğlu Ahmed Feyzî Efendi’yi Yalvaç’taki medresede bırakarak 1850 yılında Denizli’ye yerleşir.
Feyzi, Denizli’de çok sevilir. Denizli ve civarındaki ilim, kültür ve maneviyat hayatının inşasında büyük emeği olur. Hâl ve hareketleriyle Efendimizi (sav) yaşamaya ve yaşatmaya çalışır. Kuşpınar Mahallesinde merkadine ve camisinin olduğu yere medrese, mescit, aşevi ve talebelerin barınması için küçük küçük odalar inşa eder. Sonraki yıllarda öğrenciler, yolcular ve yoksullar için bir de ekmek fırını eklenir. 1876 yılında medresenin hemen yanına cami inşa ettirir. Daha sonra arazinin bir kısmı kamulaştırılıp stadyum ve öğrenci yurdu yapılır.
Medresede dinî ilimlerin yanında Arapça ve Farsça olarak matematik, fen, astranomi, edebiyat ve astronomi gibi 60’a yakın ilim öğretilir. Dünyanın birçok şehrinden talebe gelir. Birçok âlim ve gönül eri yetişir. O, aşkı Allah’a ulaşma yolunda insanı hakikate götüren bir köprü olarak görür. Kerametleri halk arasında dilden dile dolaşır. Namı zamanla Denizli’den taşarak Anadolu’ya yayılır.
1886-87 yılında ruhunun ufkuna yürür. İnşa ettiği caminin bitişiğine sırlanır. Vefatından sonra hizmeti oğlu Kuddusi ve Üzüm Dedesi olarak bilinen Hüseyin Hulusî Efendi yürütür. Bediüzzaman gibi Şeyh Hasan Feyzi Hazretleri de Hasan Feyzi Yüreğil’i benimser. Öyle ki Hacı Hasan Feyzi Dergâhında, “Güzel oku, her zerrede coşkun bir mana var / Dert ehline bu manada canlar sunan eda var” şiirinin bulunduğu bir tabela bile vardır.
Çağın Mehdisi geliyor
Hasan Feyzi Efendi bir zaman müritleriyle sabaha kadar zikreder. Seher vakti murakabeye dalar. Bir süre sonra müjdeyi verir. Mehdinin Şark’ta dünyaya geldiğini söyler. Tarih boşluk kaldırmaz. Bir Allah dostu gitse, diğeri gelir. Müritleri merak eder.
“Efendimiz, kimdir bu âlim?”
“Benden sonra insanları irşad edecektir. Asrın imamı olacaktır.”
“Peki, biz ona erişebilecek miyiz?”
“Sizler onu göremeyeceksiniz. Biriniz müstesna. O da küçük oğlum Halid…”
Şeyhin bahsettiği zat Bediüzzaman’dır. Gerçekten de 63 yıl sonra oğlu Halid, Üstad’ı görecektir. Üstad, “Gel Hocamın oğlu Halid, gel.” diyerek iltifat edecektir. Milaslı Halil İbrahim, Bediüzzaman’a yazdığı mektubunda olayın ayrıntısını anlatır.
“Mesmuatıma nazaran, Denizli’de bundan yetmiş-seksen sene evvel büyük bir evliyadan Hasan Feyzî isminde bir zât, bir gün talebelerine, “Bugün Kürdistan’da bir evliya dünyaya geldi.” diye beşarette bulunmakla zât-ı devletlerini işaret buyurmuş. Badehu Denizli’ye başka başka perdelerle teşrifiniz. O zâtın ruhunu şâd ve îzaz için olduğunu telakki etmiştim ve az zaman sonra aynı isimde müteveffa Hasan Feyzî Efendi’nin Risale-i Nur’a hürmetle birinci Hasan Feyzî’ye imtisalen istikbal etmesi ve Nurlara taaşşukla idhal-i envar olması, bu kanaatimi kat kat ziyadeleştirdi. Şimdi de düşündüm. Birinci Hasan Feyzî’nin vefatından sonra Said yetişti. Ve namına baktığı ikinci Hasan Feyzî de vazifesini yaptı ve Nurlara gark olarak ve yerine bırakacağı çok Hasan Feyzîleri de vazife başına davet edip hayata veda etti.”[1]
Hasan Feyzi Efendi vefat edeceğini hissedince yerine bırakacağı müridine sırrı verir. “Ben mehdi bir müceddid bekliyorum.” diyerek mehdinin vasıflarını anlatır. “Eğer o senin sağlığında gelirse, vazifeye devam ederken ona tâbi ol. O kendini mehdi olarak tanıtırsa, bil ki o mehdi değil, bırak onu. Yok, ben mehdi değilim; o makam bizden biraz uzaktır, diye konuşursa, o zât mehdidir. Ona tâbi ol.”
Yıllar geçer. Bu zât mehdinin gelmediğini görünce şeyhlik vazifesini Hasan (Feyzî) Yüreğil’e devrederken hocasının vasiyetini nakleder.
“Eğer siz o zâtı teşhis ederseniz o zâta tâbi olun.”
Mehdi Denizli’de
Zamanın Mehdi’si Bediüzzaman 1911 yılında Denizli’ye uğrayarak bir gece Hasan Feyzi Tekkesinde kalır. 32 yıl sonra (1943) bu sefer........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Ellen Ginsberg Simon
Constantin Von Hoffmeister
Mark Travers Ph.d