Bir Kasketin Başına Neler Gelmiş İbrahim Fakazlı
Kuşların gıpta ettiği İbrahim
İnebolu Nur Kahramanlarından İbrahim Fakazlı, hakkında tutuklama emri çıkarılınca Üstadının bulunduğu Afyon Hapishanesine doğru hareket eder. Trende oturmak şöyle dursun, ayakta duracak yer bile yoktur. Buna rağmen kuşlar kadar huzurludur. Nereye bastığını, nasıl gittiğini bilmemektedir. Ayağında yamalı bir pantolon, sırtında eski bir ceket, başı açık, sepet elinde, lâl ve hayran gider. Ne İnebolu, ne çoluk çocuk, ne para… Hiçbir şey ama hiçbir şey umurunda değildir. Bu hal içre Afyon’a nasıl vardığını bilemez.
Acayip hâdiseler ve rüyalar eşliğinde, ayazlı bir şafak vakti Afyon’a varır. Atlı arabayla her zamanki hana iner. Sabah namazından sonra hemen hapishaneye gider. Nur Talebelerine pusula yazar.
“Bir şey istiyorsanız kapıda bekliyorum.”
Böylece üç gün Afyon’da dışarıda yapılacak hizmetleri görür. 10 Eylül 1948 Cuma sabahı sepetini alarak savcının kapısına varır. İçeriden daktilo sesleri gelmektedir. Kapıyı vurur.
“Gir!...”
Girer.
“Efendim benim ismim İbrahim Fakazlı.”
“Neee!” diye kükrer savcı.
“İbrahim Fakazlı.”
“Hani evrak! Hani jandarma!”
“Efendim, kapınızda jandarma ve polis yok.”
“Be adam! Ben sana kapıdaki polisi, jandarmayı sormuyorum. Seni İnebolu’dan getiren zabıtayı soruyorum.”
Zile basar. Bir jandarmayla kapıcı gelir. Bağırıp çağırır.
“Nereye gitmişler bu sanığı bırakıp da!”
Fakazlı jandarma ve kapıcıya acır. Onların suçu yoktur. Birden yere atılmış Risale’leri görür. Savcı sağda, solda ‘âlimim, hafızım’ diye hava atmaktadır. Fakazlı’nın şartelleri atar. Risale-i Nur’ları göstererek Savcıya bağırır.
“Âlim ve hâfızmışsın! Bu Kur’ân tefsirleri olan Risale-i Nur’ları böyle nasıl yerlere attın! Allah’tan korkmadın mı!?”
Savcı celallenir.
“Sus!” diye bağırır. “Arayın şu herifi!”
Bir kasketin başına gelenler
Fakazlı’nın üzerini ararlar. Ceketin düğmesini açarlar. Koltuğunun altındaki kasket düşer. Memur savcıya........
© Risale Haber
visit website