menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bediüzzaman’ın Sırlı Kabrinin Sırdaşı: İdris Kahveci

8 0
23.03.2025

İdris Kahveci 1934 tarihinde Denizli’de dünyaya gelir. 1958 yılında Isparta’da sivil polis olarak göreve başlar. Bediüzzaman da o günlerde Isparta’dadır. Emniyet Müdürü çağırır.

“Birkaç arkadaş bu Hocanın devamlı takibini yapacaksınız.”

Böylece iki yıl Üstadı takip ederler. Haftalık, özellik arz eden durumlarda günlük rapor düzenlerler. Raporlara Üstadın gidip geldiği yerler ve ziyaretçiler kaydedilip Bakanlığa gönderilir. Kahveci’ye göre “hoca ve müritleri” kendilerini takip ettiğini bilmektedir. Hocayla aralarında on metre kadar mesafe vardır. “Evladım sizi de yoruyoruz, üzüyoruz, bizim yüzümüzden zahmet çekiyorsunuz. Size zarar gelirse üzülürüz” der durur. İdrisler bu takipler vesilesiyle onu daha iyi tanıyıp büyüklüğünü keşfederler. İsnat edilenlerin yanlışlığını gözlemlerler. Muhabbetleri artar. “Müridleriyle” dostluk kurarlar. Bilhassa Sungur’la arası çok iyidir. Bazı polisler Üstadın arkasından ağır konuşuyordur. Talebeleri bunları hallerinden anlarlar. Fakat İdris’e karşı çok iyiniyetlidirler. “Bunlar içinde en iyi sensin” diye onu parmakla gösterirler.

Bediüzzaman zaman zaman Barla kırlarına gidiyordur. Kitap ve Cevşen okuyordur. Fakat daha çok düşünüp, tefekkür ediyordur. Bazen doğuya dönüyor, ‘yazın’ diyordur. Yanında Ziver Gündüzalp, Bayram Yüksel, Bayram (soyadını hatırlamıyor), Mustafa Sungur, Atabeyli Tahir gibi ‘müritleri’ vardır. Üstada bir ‘vatandaş’ araba hediye etmiştir; o şoförlüğünü yapıyordur.

Kahveci daha o günlerde Bediüzzaman’ın büyük bir zat olduğunu anlar. Fakat o yanlış anlaşılmaktadır. “Bu zat Kur’an tefsiri yapan gelmiş geçmiş yüz sene içindeki en derin, en bilgili âlimdir. Yüzde yüz olarak Kur’an’ın açıklamasına hizmet eden bir kişilik”tir. Geliri yoktur. Hüsrev Altınbaşak’ın tarlalarının kira gelirleriyle idare ediyorlardır. Kendine ait olmayan gıdayı yemez. Çok az yemesine rağmen zindeliğini muhafaza eder. Kesinlikle hediye ve para kabul etmez. Şatafata düşkün değildir, çok tabii giyinir. Bir ibrik ve sırtındaki yorgandan başka bir şey taşımaz. Karşısındakinde saygı uyandırır. İnsana güven verir. Her gün her yerden ziyaretçiler Hocanın eşiğine gelmektedir. Üstad bunları havaya, duruma göre ayarlıyordur. Bazılarını kabul ediyordur. Bazıları kabul için çok yalvarır. Elini öpüp gideceğiz, derler. Çok yalvaranları beş dakika kabul eder. Halk kendi arasında, “bunun kalbine malum oluyor da iyi olanları alıyor, kötü ruhlu olanları geri çeviriyor” diyordur. Aslında öyle bir şey yoktur. Hoca, Emniyet mensuplarını zorda bırakmamak için........

© Risale Haber