Şecere-i Hilkat-3 (Hak İlah=Allah)
Bismillahirrahmanirrahîm
Soru: Bir yaratıcının ispat edilmesi bu yaratıcının İslam dininin Allah'ı olduğunu ispat etmez. Önceki yazılarda ispat edilen yaratıcının Allah olduğunu Risale-i Nur nasıl ispat ediyor?
Cevap: İslam dini Cenab-ı Hakkı sıfat ve isimleriyle kabul ediyor. Biz de bu cevapta bu sıfatların ispatlarını aktararak Hak ilahın Cenab-ı Allah olduğunu göstermeye çalışacağız.
1. Vücud : Risale-i Nurda Allah'ın varlığı bir çok ayrı yerde ispat edilmiştir. Daha önceki yazılarımızda bir parça değindiğimiz için burada ayrıca girmeyeceğiz. Ama Tabiat Risalesi, Ayetül Kübra ve Nokta gibi risalelere müracaat edilmesini tavsiye ederiz.
2. Kıdem : Allah'ın ezeliyetini bir önceki yazımızda Risale-i Nur'dan örneklerle ispat ettik. Sadece bir vecize ile hatırlatma yapacağız: " "Vâcib, kadîm, ezelî olmazsa, olmaz İlah...
Yani: Ya müddeten hâdis ise, ya maddeden tevellüd, ya bir asıldan münfasıl olsa, elbette olmaz şu kâinata penah..." (Sözler)
3. Beka : Allah Baki'dir. Bir sonu yoktur. Yarattıklarının mahkum olduğu değişme, dağılma, fena gibi kanunlara tabi değildir. Ezeli olan elbette ebedidir. Bir önceki yazıda ispatlandığı üzere ezeli olan, mutlak bir vücud mutlak surette Baki'dir. Allah yaratma, idare etme, seyretme yönünden zamanın hakimi, Zat'ında maruz kalma yönünden ise zaman üstüdür.
Risale-i Nur'dan bir alıntı yaparsak: "Yerdeki âyinelerin tagayyürü, gökteki Güneş'in tagayyürünü değil, bilakis cilvelerinin tazelendiğini gösterir. Hem ezelî, ebedî, sermedî, her cihetçe kemal-i mutlakta ve istiğna-yı mutlakta, maddeden mücerred, mekândan, kayıddan, imkândan münezzeh, müberra, muallâ olan bir Zât-ı Akdes'in tagayyürü ve tebeddülü muhaldir. Kâinatın tagayyürü, onun tagayyürüne değil, belki adem-i tagayyürüne ve gayr-ı mütehavvil olduğuna delildir. Çünki müteaddid şeyleri intizamla daimî tağyir ve tahrik eden bir zât, mütegayyir olmamak ve hareket etmemek lâzım gelir. Meselâ; sen çok iplerle bağlı çok gülleleri ve topları çevirdiğin ve daimî intizamla tahrik edip vaziyetler verdiğin vakit, senin yerinde durup tagayyür ve hareket etmemekliğin gerektir. Yoksa o intizamı bozacaksın.
Meşhurdur ki: İntizamla tahrik eden, hareket etmemek ve devam ile tağyir eden, mütegayyir olmamak gerektir; tâ ki o iş intizamla devam etsin.
Sâniyen: Tagayyür ve tebeddül; hudûstan ve tekemmül etmek için tazelenmekten ve ihtiyaçtan ve maddîlikten ve imkândan ileri geliyor. Zât-ı Akdes ise hem kadîm, hem her cihetçe kemal-i mutlakta, hem istiğna-yı mutlakta, hem maddeden mücerred, hem Vâcibü'l-Vücud olduğundan; elbette tagayyür........
© Risale Haber
