Marifetullah ve Risale-i Nur’un İlmî Talimi
İslam tefekkür tarihinde marifetullah yani Allah’ı tanımak ve bilmek, en yüksek ilim ve en yüce gaye olarak kabul edilmiştir. Bu sebeple nice eserler telif edilerek insanlığa ve İslamiyet’e hizmet edildi.
İnsan, iman yoluyla Allah’ı tanır; marifetullah ise bu tanımanın derinleşmesi, imanın kuvvetlenerek inkişaf etmesi ve kemale ermesidir.
“İnsan bu âleme ilim ve dua vasıtasıyla tekemmül etmek için gelmiştir. Mahiyet ve istidad itibariyle her şey ilme bağlıdır. Ve bütün ulûm-u hakikiyenin esası ve madeni ve nuru ve ruhu; marifetullahtır ve onun üss-ül esası da iman-ı billahtır.”[1]
“...marifetullahta derecat-ı ârifîn çok tefavüt ediyor.” [2]
Bediüzzaman Said Nursi de Risale-i Nur Külliyatı’nın telifiyle bu noktada eşsiz bir ilim ve irfan ve tefekkürle bu mekteb-i irfanda hizmet etmiş bir mütefekkir, bir zâhid, bir âbid, bir naşir, bir müderristir.
Tarihçe-i Hayat’ta geçen “marifet-i İlahiyenin dersiyle ve talimiyle, mertebe-i ilmiye…”[3] ifadesi, Risale-i Nur’un temel gayelerinden birini ifade eder: İnsanı, marifetullahın mertebelerinde yükseltmek. Bu yükseliş, sadece nazari bir bilgiyle değil, tefekkür, tahkik ve kalbi bir idrakle mümkündür. Kuru bilgi insanı geveze yapar, amelsiz boş lakırdılara sebep olur. Bediüzzaman Said Nursi de lakırdıdan hiç hoşlanmaz. Daima ideali uğrunda cehd etmiştir.
Risale-i Nur, marifetullahın dersini verirken üç temel metodu kullanır:
Kur’anî ve Kevnî Delillerle Tefekkür: Risale-i Nur, Allah’ın varlık ve birliğini yani zâti ve Subuti sıfatları yanında vahidiyet ve ehadiyetini anlatırken sadece kelami delillere değil, kâinat kitabına da başvurur. Allah, Kainat ve insan merkezli olarak meselelere bakar. Zerrelerden galaksilere, arzdan arşa kadar her şeyin İlahi bir nizamla yaratıldığını ispat eder. Ferd, Hayy,........
© Risale Haber
