menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İfrat ve Tefrit Arasında Hikmetli Bir Denge Arayışı

11 0
03.05.2025

İnsanın her işinde, her duygusunda, her hareketinde istikamet ve itidal üzere olması, yani dengeyi gözetmesi, Kur'anî bir hikmettir. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri eserlerinde sık sık ifrat ve tefritten sakınmayı öğütler. Çünkü ifrat da tefrit de hem bireysel hem toplumsal hayatta ciddi zararlara sebep olur.

İfrat, bir şeyde haddini aşmak;

Tefrit ise eksik davranmak, ihmalkâr olmaktır.

"Beğendiğin şeyde ifrat etme. Bir derdin dermanı başka derde derd olur, panzehiri zehir olur. Derman hadden geçerse, derd getirir, öldürür."[1]

Bu ifadeden anlıyoruz ki, bir şeyi haddinden fazla sevip yüceltmek, fayda değil zarar getirebilir. Tıpkı bir ilacın fazla dozda alınmasıyla şifa değil zehir olması gibi. Her şey yerli yerinde ve kararında olmalıdır. “Çoğu zarar azı karar” şeklindeki atasözünü hatırlamak gerekli.

Kur’an-ı Hakîm’in hikmeti de bizi hep bu orta yola, hadd-i vasata çağırır:

"Kur'an-ı Hakîm'in hikmet-i kudsiyesi ise, o ifrat ve tefriti bırakıp hadd-i vasatı ihtiyar eder."[2]

“İstikamet ise, hadd-i vasattır.”[3]

“Lakin hadd-i vasat ve istikamet için bir ölçü vardır, o da şudur; her bir nimetin iki yüzü vardır. Bir yüzü in’am edilene bakar ki, onu zinetlendirir ve bir imtiyaz verir.

İkinci vechi: Mü’mine bazar eder ki, onun keremini izhar ve rahmetini ilan eder.”[4]

İfrat ve........

© Risale Haber