menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ebediyet Arzusu ve İstikâmet

14 0
08.04.2025

İnsan mevzulu bir çok yazıyı sarf-ı kelâm etmeye gayret ettim. Çünkü sermayemiz ömür ve insan olunca yazıların ardı arkası kesilmiyor. İnsan yaratılışında bir ebediyet arzusunu taşımaktadır. Kalp ve ruhunun en derin köşelerinde bu en temel ihtiyacını yani sonsuz bir hayat isteğini hissetmektedir.

"Bir dâr-ı ebedîde bekâsını, aşk derecesinde arzuluyor."[1] İnsanın fıtratına dercedilen ebediyet arzusunun ne kadar güçlü olduğunu ve bu arzunun doğru bir şekilde yönlendirilmesi gerekmektedir. Ancak bu bekaya ulaşmak için, dünya hayatını istikâmet üzere yaşamak elzemdir. İstikâmet her mevzuda en büyük nimettir, keramettir. Başka kerameti aramaya gerek yoktur.

İnsan sadece dünya için yaratılmış olsaydı, içinde bu kadar kuvvetli bir sonsuzluk ebediyet isteği olmazdı. İnsanın fıtratı ebediyetten sonsuzluktan haber verdiği buradan anlaşılıyor aslında. Bir insan bir şeyi istiyorsa bu istediği şeyi bildiğini göstermektedir. İşte bu da insan ruhunun ebedi bir ruhtan geldiğini gösterir.

Geçici bir hayatın tatmin edemeyeceği bir ruh yapısına sahip olması, onun fani bir varlık olmadığını, bilakis sonsuz bir hayata namzet olduğunu göstermektedir.

İnsanın yaratılışında var olan bu ebediyet isteği, ancak iman ve istikâmetle gerçek bir karşılık bulur. Çünkü ebediyet olmazsa insan hislerini istikâmetle tutamaz, bu iradeyi gösteremez.

Dünya bir misafirhanedir. İnsan ise onda az duracaktır ve vazifesi çok bir misafirdir ve kısa bir ömürde hayat-ı ebediyeye lâzım olan levazımatı tedarik etmekle mükelleftir. En ehemm ve en elzem işler, takdim edilecektir.”[2]

Dünyanın bir misafirhane, asıl yurdun ise ahiret olduğunun şuurunda olmalı insan.

İnsanın bu dünyada........

© Risale Haber