Bayramlar: şükrün zirvesi mi, gaflet tuzağı mı?
Bayramlar, İslam'ın müminlere bahşettiği ilahi birer lütuftur. Ramazan'ın bereketiyle kavuşulan bayram, yalnızca bir tatil veya dünyevi sevinç anı değil, ibadetin kemale erdiği, şükrün zirve yaptığı ve kardeşliğin pekiştiği mübarek bir fırsattır. Ne var ki, bu mukaddes zamanlar, gafletin gölgesinde hakiki manasından uzaklaşabiliyor. Oysa bayram, "Allah’ın bizlere verdiği nimetlere şükür, ibadete devam ve uhuvvet bağlarının güçlenmesi" için bir vesiledir.
GAFLETİN BAYRAMI ÇALMASINA İZİN VERMEYELİM!
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, bayramlarda gaflete düşmenin tehlikesine şu sözlerle dikkat çeker:
"Bayramlarda gaflet istilâ edip gayrimeşru daireye sapmamak için, rivayetlerde zikrullaha ve şükre çok azim tergibat vardır."
Gaflet bayramlarımızı nasıl çalar hiç düşündük mü acaba?
ŞÜKÜRSÜZ SEVİNÇ: NİMETİ UNUTMAK
Bayram, Allah’ın “verdiği nimetlere şükür"[1] zamanıdır. Fakat şükürsüz bir neşe, nimeti unutturup gaflete sürükler insan hiç farkında bile olmaz.
Kur’ân-ı Kerîm’de buyrulur:
"Öyleyse beni anın ki, ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin."[2]
Bugün bayramlar, lüks sofralar, israf ve nefsani eğlencelerle dolduruluyor. Oysa gerçek bayram, fakirin hatırlandığı, şükrün arttığı ve Allah’ın verdiği her nimetin farkında olunan bir gündür.
İsraf ve haramla zayi edilen bayramlar şüphesiz ki kaçırılmış büyük fırsatlardır.
Allah Teâlâ, israf edenleri "şeytanın kardeşleri" olarak........
© Risale Haber
