menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bizim Binamız ve Komşularımız

16 0
21.11.2025

Şu son birkaç asır, modern hayatın şehirlerimizden başlayarak yaşayış tarzıyla, tepeden tırnağa bütün adetleriyle, insanî ilişkileriyle geleneksel olanı ezip çiğnediği ve darmadağın ettiği, zamanın talihsiz bir devresidir. Bu çok etkili ve karşı konulmaz güçlü dalgalarla gelen adetlerden ister istemez payımıza düşeni almamıza rağmen modern hayata inat, Anadolu’nun güzel örf ve adetlerini biz kendi kozamızda, halen içinde yaşadığımız binamızda komşularımızla yaşa(t)maktayız.

İstanbul’un hemen bitişiğindeki şehrin merkezinde bulunan ve Mega ismi verilen sitemizdeki binanın bir dairesinde tam 26 seneden beri ikamet ediyoruz. Gerçi Türkçe bir kelime değil fakat bu “Mega” kelimesinin anlamı büyük demekmiş. Binaya bu tuhaf adı kim koydu bilmiyorum fakat ismi verenin alnından öpmeli. Mübarek, sanki geleceği görmüş gibi bina sakinlerinin dostça ve kardeşçe güzel komşuluk ederek bir arada mutlu, huzurlu ve güven içinde yaşayacaklarını hissetmiş olmalı. Dairemizi satın almadan önce binanın ne plan-projesini görmüştüm, ne yapanı, ne de yapılışını. Fakat kesin olarak bildiğim ve çok zaman da hissettiğim bir şey var ki binamızı ve içindeki güzelliği ayakta tutan mânevi bir sır var: harcına ya semâdan nur inmiş, ya rahmet yağmış, ya bereket karışmış, belki de ebedî muhabbetin kıvılcımları karılmıştı, kimbilir...

Binamızda otuz iki daire mevcuttur. Şair Yüksel Akçayır’ın şehir hayatını anlattığı bir şiirinde, “Başları göğe eren/Yuva zanneder gören/Amuda kalkmış tren/Biz apartman diyoruz” dediği cinsten yüksek ve çok haneli apartmanda, neredeyse orta büyüklüğe sahip bir köydeki hane sayısı kadar mesken var. Şehir hayatının insanları yalnızlaştıran, adeta yabanileştiren bir yönü var. Yıllarca aynı binada komşuluk yapmalarına rağmen birbirini tanımayanların, birbirlerinin kapılarını çalmayanların olduğunu işitiriz. Şükürler olsun ki biz bu hallere pek uzağız.

Bazı komşularımızın sosyal ve beşerî ilişkileri ileri seviyededir ve pek kuvvetlidir; etraflarıyla barışık, yardımsever, candan ve samimiler. Bu can dostlar, bulunmaları gereken hiçbir yerden eksik olmazlar. Bazı komşularımızla keşke daha sık görüşseydik ve daha sıkı ilişkilerimiz olsaydı, dediğimiz çok olmuştur. Sükûneti seven bazı arkadaşlarımız binamızın bahçesine (sahaya) çıkıp öyle pek ortalarda görünmedi. Bazısı türibünde oturup sadece uzaktan seyretti. Bazısı ne maça, ne sahaya, ne de türibüne çok gelmedi. Fakat ekseriyeti birçok yönleriyle iyi insanlar. Ne yapalım, bazısı öyle olmayı tercih ediyor, bazısı da başka türlü. Olsun, biz yine de hepsini sevdik...

Binamızdaki komşularımız arasındaki birlik ruhu, içinde yaşayan âileleri birbirine kardeş eyledi. Zaten bir hadis-i şerifte Hazreti Peygamber Efendimiz, “Cebrâil bana komşuya iyilik etmeyi öylesine tavsiye edip durdu ki, Cenab-ı Allah komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım.” buyurmuştur. Birçok komşumuzla olan yakınlığımız hadiste beyan edilen seviyede gibidir. Böylesi güzel bir beraberlik ülkemizin her yöresinden, her kültüründen, her adetten, her gelenek ve görenekten, her inançtan, her sosyal tabakadan insanları dostluk ve kardeşlik hamurunda yoğurup özleştirdi. Her arkadaşımız ayrı bir renk ve desen oldu ve bu renkler bir araya gelerek gökkuşağı oluşturdu. İçinde yaşayanlarıyla bu özel bina, bilip tanıyanlar tarafından mevkisinden, şekli ve şemailinden, demiri ve çimentosundan ve fiziki yapısından ziyade sağlam,........

© Risale Haber