menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Eflatun'un Mağarasından Nasıl Çıkabiliriz?

9 1
29.03.2025

Üstadın "silsile-i felsefenin en mükemmel fertlerinden ve dâhilerinden" diye nitelediği ve kurtulan yüzde birlerin içinde saydığı Eflatun'un "Devlet" isimli kitabı var. Bu kitapta, başında filozofların olmasını istediği, ideal bir devlet modeli anlatılıyor. Üstad da Eski Said Döneminde, paşalar ve zabitlere seslendiği bir yazısında, mükemmel model olarak her daim Asr-ı Saadeti söylemesine rağmen; herhalde makam gereği, mükemmel bir idare olarak Eflatun'un bu ideal devletini "Âlem-i İslamiyet, Medine-i fâzıla-i Eflatuniye olmaya sezadır." diyerek öne çıkarıyor.

İşte, Eflatun'un "Devlet" isimli eserinin yedinci kitabında, Kur'an'ın ve maddeci felsefenin kâinata, maddeye, sanata hâdisâta bakış farklarına işaret etmesi bakımından çok değerli bir mağara metaforu, benzetmesi var ki doğru yorumlanınca, çok şey anlatıyor.

Doğduğundan beri zincire vurulmuş bir grup insan, karanlık bir mağarada yaşar. Bu insanlar, mağaranın duvarına yansıyan gölgeleri, gerçeklik olarak kabul ederler. Çünkü bildikleri ve gördükleri tek şey, bu gölgelerdir. Bir gün, bu insanlardan biri serbest bırakılır ve mağaranın dışına çıkar. Dışarıda ilk kez, mağarada yansıyan görüntülerin nereden geldiğini ve bunların neyin yansımaları olduğunu görür. Fakat içeridekilere bunu, yani gölgenin asıl olmadığını, bunların bir görüntüden ibaret olduğunu ve bunların bir gerçeğe işaret ettiğini bir türlü anlatamaz. Anlatsa da inandırıcı olamaz. Niçin? Çünkü içeridekiler, o gölgeleri gerçeklik zannetmektedirler.

Bu güzel temsili, benzetmeyi okuyunca, işimizin zorluğunu bir kat daha anladım. Gerçekten gölgeler aklın önünde perde olunca; varlıkların, eşyanın, hâdiselerin, hayat ve ölümün gerçek manaları gizleniyor. Gerçek manaya ulaşmada akla perde olanları ne kadar kaldırmaya çalışsak da buna bir türlü muvaffak olamıyoruz. Çünkü perde çok kalın ve kesafet kesbetmiş. Ayrıca uzun süre bu illüzyona maruz zihinleri uyandırmak da zor.

Basit bir odun parçasından akan, harika rızıkları adamın gözüne kadar getiriyorsun. Buradaki ağaçtan akan şefkati, merhameti ve bunların üstündeki ilim irade ve kudreti göstermeye çalışıyorsun. Fakat ilkokuldan tâ üniversiteye ve sonrasına uzanan dilimde, adamın zihninin maruz kaldığı "tabiidir, doğaldır, zaten böyle olur, sebeplerle böyle olur, kendiliğinden oldu" gibi yanıltıcı ve esassız cümlelerin,o zihinde yaptığı........

© Risale Haber