Bâkiyâne Sohbetten Dâimâne Saadete
Son yazımızda, 3. Lem'a üzerinde durmuştuk biraz. 3. Lem'a'nın okumasını bir türlü bitiremiyoruz. Okuyup geçtiğimiz çok oldu da geri dönüşlerimiz bitmedi. Başka yerleri okurken,3.Lem'a'ya dönmek durumunda kalıyoruz, çoğu zaman.
"Elbette, insaniyeti sukût etmemiş bir insan" yani insanî vasıflarını henüz kaybetmemiş bir insan "o çareyi arayacak ve o imkânı bilfiile çevirecek" cümlelerinde geçen netlik ve kesinliğe bir bakar mısınız? İnsanın sukût etmemesi için, neyin çaresini arayıp bulması gerekiyor peki? "Fani ömrü, bâki bir ömre tebdil eden bir çareyi" bulması gerekiyor.
Fani ömrünü bâki bir ömre tebdil, çok önemli. Aksi takdirde, çok kıymetli ve bir defalığına verilen; ayrıca depolanması, saklanması, ertelenmesi mümkün olmayan ömür, sahte para gibi gözden çıkarılacak bir değersizliğe düşecek. Elinizde bir para var; hem de epey miktarda. Bu paranın sizde oluşuna sevinirsiniz ve bundan memnunluk duyarsınız değil mi? Fakat bu paralar, zaman geçtikçe sahteye dönüyorlar. Yani her geçen saniye; sizin elinizdeki paraların sahteleşmesi, değersizleşmesi, değerini kaybetmesine çalışıyor. Zaman iksiri paranızın üzerine sürüldükçe, paralar bir bir anlamsızlaşıyor ve dolaşımdan kalkıyor, olsun. İşte, buna razı ve seyirci olan insanı üstad, "insaniyeti sukût etmiş bir insan" sıfatıyla anlatıyor.
İnsaniyeti sukûttan kurtaracak vazifelerden biri, belki en birincisi ve en câmisi olan namazın değerini anlamayan insan için de 9. Söz Beşinci Nükte'de mağrip namazı özelinde "Namaz kılmanın ne kadar latif, nazif bir vazife; ne kadar aziz, leziz bir hizmet; ne kadar hoş ve güzel bir ubudiyet; ne kadar ciddi bir hakikat ve bu fani misafirhanede bâkiyâne bir sohbet ve dâimâne bir saadet olduğunu........
© Risale Haber
