Sosyal Hayat ve Sabır
Hayat yolculuğunda her bir insan çeşitli zorluklar, engeller, musibetler ve sıkıntılar ile ala külli hal karşılaşıyor. Bunlardan yaşlılık, hastalık v.s. gibi kısmı doğrudan doğruya İlâhî takdire bağlı tecelli ediyor. Haksızlıklar, hatalar, saldırılar v.s. tarzı ise, insanlar ve diğer irade sahibi sebeplerin eliyle geliyor. Her insan, bu şekilde sosyal hayat dergâhında bir irşada tabidir. Ayrıca idealist kişilerin oluşturdukları, hak ve hakikate, iman ve islama hizmet amaçlı gruplar; devleti savunma amaçlı kurulmuş askeriye gibi resmi kuruluşların ferdlerinin yaşadıkları zorluk ve sıkıntılar daha çetrefilli ve karmaşık bir seviyeye yükselir. Şeytanlar, düşmanlar ve zararlı yapılar, bu grupların ve askerî yapının birlik ve bütünlüğünü bozmak, kuvvetlerini kırmak ve dağıtmak için her türlü yolu denedikleri gibi, Allah da ihlas ve samimiyetlerini ortaya çıkarmak, cihad aşklarını artırmak, yapacakları vazifenin içinden nefis ve benliklerini çıkartmak için imtihanlarını daha da yoğunlaştırır. Bu noktada Kur’an der: “Yâ eyyühellezîne âmenusbiru ve sâbirû ve râbitû vettekullâhe leallekum tuflihûn”[1] (Ey iman ile kendilerini inşa edenler! Benden gelen zorluklara sabredin. Birbirinize karşı da sabredin. Benim yolumda nöbet tutun ve aranızda irtibatı artırın. Benim azabımdan korkun ve çekinin ki, felaha erişesiniz.) Bu âyet,
* “İsbirû” diyerek, doğrudan İlâhî İrade’den gelen zorluklara karşı sabrı;
* “Sâbirû” diyerek, insanlar ve diğer irade sahibi varlıklardan gelen olumsuzluk dikenlerine karşı sabrı emrediyor.
* Sabır, ruhu olgunlaştırdığı ve ruhlar arası bağlantıya da “râbıta” denildiğinden, aranızda şefkat ve anlayışla “ruh bağı oluşturun” manasında âyet ileri aşama için “râbitû” diyor.
Bu 3 aşama ile o grup çok bedenli tek bir ruh haline geldiği gibi, ekip ruhu ve takım ruhu denilen sosyal bir ruh da ortaya çıkar. Bu külli ruh ve sosyal kişiliğin ortaya çıkması ve devamlılığının sağlanmasında Kur’an “bir birine hakkı ve sabrı tavsiye etme” yi vurgular.[2] Sabır ve merhameti bir birine tavsiye etmeyi şiar edinmiş kulları “Ashâb-ı Meymene” (İmanın nuruna ve yümnüne ermiş kişiler) olarak isimlendirir.[3]
Sabır hakikati, bir grup ve cemaatin devamını sağlayan unsurdur. Bu hayatî yönü Kur’an Enfal suresinde şöyle ifade eder:
46. Birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz, gücünüz ve ruhunuz gider. Sabırlı olun. Hakikaten Allah sabredenlerle beraberdir.
Sabır unsuru, askerî düzen açısından önemli bir terminoloji olarak Kur’anda zikredilmiş; bir ordunun kalite göstergesi olarak Enfal suresinde sayılmıştır:
65. Ey Peygamber! Mü'minleri savaşa teşvik et. Eğer içinizde sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde yüz kişi bulunursa, inkâr edenlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir kavimdir.
66. Şimdi ise, Allah yükünüzü hafifletti ve sizde muhakkak bir zaaf olduğunu bildi. Eğer içinizde sabırlı yüz kişi olursa iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde bin kişi olursa, Allah'ın izniyle iki bin kişiye galip gelirler. Allah, sabredenlerle beraberdir.
Dikkat edilirse, Kur’an asker sayısı büyüdükçe “sabır” lafzını kaldırıyor. Sayı azlığında meydana gelecek psikolojik açığı, sabrın kapatacağını ifade ediyor. Sayı çokluğunda kişi, kendini güvende hissettiği için, sabrı zikretmiyor.
Dünya hayatı gerek ferdî gerekse sosyal boyutlu olsun, hayatını sabır, merhamet ve hak eksenli geçiren herkes için büyük ve geniş bir medrese, kudsî ve ulvi bir tekke vazifesi görmektedir. Bu medresenin Müderris-i Zü’l-Celali Allah olduğu gibi, Mürşid-i Zü’l-Cemali de Rabbü’l-Âlemîn’dir.
Zaman Algısı ve Sabır
İnsanın fıtratı, aklın verdiği zaman-üstü algı sayesinde geçmiş zamanı görebildiği gibi, gelecek zamanı da görebiliyor. Her bir insanda geçmiş ve gelecek algısı bulunuyor. Geçmişi düşünmek, o zamanda yaşadığı ve elinden çıkan güzellikleri kişiye hatırlatmakla kişide hasret ve hüzün duygularını uyandırıp alevlendirdiği gibi; gelecek zamanı düşünmek de, kişinin o zamanda yaşayabileceği ve gelmesi muhtemel her türlü olasılığı kişiye gösterir. Geçmişe bakışta, kişinin nefsi ve hırsı aklı yönlendirdiği için kişide hüzün ve hasret ateşleri yanmaya başlar. Gelecek zamana bakışta ise, kişinin benliğin, vehim duygusu ve hayal gücü aklı yönlendirir. Vehim duygusu, baskıcı karakteri ve savunma psikolojisi eksenli güçlü yapısıyla kişiye daima olumsuz ihtimalleri, karanlık ve tehlikeli durumları gösterir. Bu ise, kişide gelecek zamana karşı bir korku, endişe ve telaş uyanmasına yol açar. Bu........
© Risale Haber
![](https://cgsyufnvda.cloudimg.io/https://qoshe.com/img/icon/go.png)
![](https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/3/3c/Download_on_the_App_Store_Badge.svg/203px-Download_on_the_App_Store_Badge.svg.png)
![Get it on Google Play](https://cgsyufnvda.cloudimg.io/https://qoshe.com/img/icon/google.play.220.png)