menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İlim ve Mertebeleri-2

8 0
30.04.2025

İltizam: Hakka taraftarlık, bütün ruhu ile haktan yana olma, hakkın kendisi için olmazsa olmaz bir hal kazanmasıdır. Bu seviye hakka tutunma, onu kalbinde ve ruhunda aşk ve iştiyak ile saklama, gerekirse savaşını vermedir. Bu hakka taraftar, batıla düşman; hakka tabi ve batıldan çekingen tavır “Amel-i sâlih” ve “Takvâ” nın tarifi olup dinin “İslamiyet” kanadının ifadesidir. (Mektûbat, 9. Mektub, 4. Sual)

İtikad: Düğümleme, ilmin son seviyesine erme, ilmi kendine canlı bir düğüm olan ruh ve çekirdek yapma demektir. Bu seviye dinin “İhsan” seviyesi olup her an her mevzuda, musibet veya nimet, bela veya safa, lütuf ve kahır, her halükarda hakkın güneş yüzünü görmeye, müşahede seviyesine, daimi huzur ve mutlak şükür noktasına yükselmedir.

İlmin her seviyesi ve mertebesi kişiye bir halet verir. Yani ruh iklimi… Ruhta değişik duygular uyanır.

İtikad, salabet verir. Salabet, çelik gibi sağlam ve kemik gibi hayatî bir ruh hali doğurur. Artık ilim, o ruh için bir iskelet olur.

İltizam, taassub verir. Taassub, hakkın kişinin duygularına hatta sinirlerine, öfkesine ve nefretine boyun eğdirecek kadar ona işlemesi, onu esir almasıdır. Bu körü körüne bir bağnazlık değil zihnin ilim ve irfanı, kalbin aşk ve iştiyakından meydana gelen yüksek bir ruh halidir. Bu seviyede ilim o ruh için kan olur, damar olur, et olur, sinir olur, beden olur, hayat olur.

İz’an, imtisal verir. İmtisal, hakkı kendi hayat aynasında temsil etme, bunu bir karakter ve tabiat haline getirme demektir. İmtisal seviyesi, ilmin amele dönüştüğü, hayatı şekillendirdiği, ahlakın kişide belirmeye başladığı seviyedir. İmtisalin iz’an denilen imandan doğması gösterir ki, ilim duygulara işlemeden kişinin hayatına geçemez. Hırsızlık yapan polisler, içki içen doktorlar, yalan söyleyen hâkimler, namazsız müslümanlar hep iz’an eksikliğinin canlı şahitleridirler. Biliyorlar ama hissedemiyorlar, inanmıyorlar.

Tasdik, iltizam verir. İltizam, bu seviyede aklın, fikrin ve zihnin hakikate taraftar olması, onu merak ve heyecan ile zihninde sabitleştirmeye çalışmasıdır.

Taakkul, bîtaraflık verir. Bîtaraf ise tarafsız, tarafı belli olmayan demek. Zihin henüz bu seviyede fotoğraflar arasında dolaşır; makul ve mantıklı, tutarlı ve doğru olup olmadıkları arasında gelgitler yaşar.

Tasavvur, bîbehrelik verir. Bîbehre ise hiçbir pay almamış, ilim kendisine daha düzenli bir yıldız ışığı bile vermemiş kişidir. Bu seviye ilmin ışıtmaya başladığı en zayıf seviyedir.

Tahayyül, safsata verir. Safsata ise mantıkta, hakka ve hakikate hiç uymayan köksüz ve saçma fikirler ve anlayışlar için kullanılır. İhtimalin varlığı ile onun olmasını, dış dünyada yaşanmasını karıştırır. Mesela hayalde çizgi bazında 40 katlı bir apartman bir tel üzerinde yere sabitlenmiş çizilebilir. Fakat safsata tutar, bu şekilde bir bina dış dünyada da mümkündür, der.

Tefekkür, bir zihin yolculuğudur, kişiyi hakikat ve hakka doğru götürür. Lügat manasıyla tefekkür, bir kuşun toprağı kazıp içinde ceviz gibi bir gıda ve çekirdek bulmasına denilir. Küfür ise, çiftçinin toprağın içine tohumu ve çekirdeği saklaması gibi hakikati gaflet ve cahillik toprağı altına, “Çürüsün!” diye atmak ve örtmektir. Bu noktadan tefekküre devam eden kişi kâfir olamaz ve kâfir kalamaz. Üstad Bediüzzamanın tesbit ettiği üzere “Tefekkür enaniyete yol açan gafletin soğuk ve donuk yapısını eriten bir nurdur. Dikkat ve tedkik ise, karanlıklı ve kuru vehimleri ve kurguları yakan bir ateştir.”[1] Yani dikkatle düşünen bir zihin güneş gibi iş görür, ısıtır ve ışıtır. Tefekkür ve dikkat zihni, izan, iltizam ve itikad seviyelerine kadar götürür, hakka eriştirir. Zihnin, hakikate erişmesine “İlm-i Hakikat”, hakka ulaşmasına ise “İlm-i Hikmet” denilir. Hikmet, kasd, şuur, irade, ihtiyar, ilim sıfatlarını içerir. (Mesnevi-i Nuriye, Katre Risalesi, Lisan) Bu yönden hakk, hakikati içerdiği gibi, hikmet de ilmi içerir.

Gerçek bir ilim kitabı hakk âlemi olan, hayal ve........

© Risale Haber