Esmaü’l-Hüsna Konusunda Said Nursi’nin Bazı Tespitleri-4
Esma-yı Hüsna ile Dua ve Allah’a Sığınma
Said Nursi her insanın 1001 isme ayna olmasıyla çok yönlü olduğunu, belli bir isimde veya isimlerde ( buna kişinin ism-i Azamı veya galib-i esma ve sıfat denilir ) ileri dereceye gitse de her isim ve sıfatta belirli dereceye kadar ilerleyebildiğini ifade eder. Sonra bu noktada her isim ve sıfat konusunda onun düşmanı olan sıfatlar, kişiler ve olaylar olduğunu söyleyip kemale erme yolunda 1001 cihette Allah’a sığınmaya, Onun desteğini dilemeye, Ondan yardım istemeye muhtaç olduğunu Nas suresindeki ilk üç ayetle açar. Bu sure “Rab-Melik-İlah isimleri ile Allah’a sığın” diyor. Sonra Besmele’de de üç ismin Allah’dan yardım dileme yönü olduğunu vurgulayıp bitiriyor.
Bu açıdan bakarsak Fatiha suresi, Malik-Rabb-Allah isimlerini içerir. Allah, İlahlığı bilinen ve tek olan İlah demek… Bazı kıraatlerde “Mâliki yevmiddin” cümlesi “Meliki yevmiddin” diye de okunuyor. Bu okuyuşu baz alırsak Kur’anın ilk suresi ile son suresi aynı üç Esma-yı Hüsna’yı işliyor. Bütün Kur’an insanlığı bu üç isimde terakki ettiriyor. Bu üç isimde Melik ve Malik ismiyle, kuvve-i akliyemize ve aklımıza; Rabb ismiyle, kuvve-i gadabiye ve kalbimize; İlah ve Allah ismi ile kuvve-i şeheviyemize ve nefsimize bakıyor; bunların terbiyesine işaret ediyor.
Besmeledeki Allah-Rahman-Rahim isimlerinin içerdiği istiane ve yardım dileme bize Kur’anın hemen hemen her bir suresinin başında Besmele olmasının sırrını gösteriyor. Bütün Kur’an her bir suresi ile Allah’ın insanların fıtratına bir yardımı ve dualarına cevabıdır. 114 sure, 114 ilaç ve deva demektir. 38 tanesi, akla; 38 tanesi kalbe ve 38 tanesi ise nefse bakar diyebiliriz. Veya bu oranlar değişir.
Cevşen’de Hz. Peygamber (ASM) 1001 isim ile Allah’a “hallisna-ecirna-neccina mine’n-nâr” diyerek maddi-manevi ateşlerden, Cehennemlerden Allah’a sığınıyor, 1001 yönün düşmanlarını görüp Allah’tan kurtuluş istiyor.
Okuyucunun Said Nursi ile birebir muhataplığı için metnin orijinalini aktarmak istiyorum. Ta ki okuyucu geniş ufkuyla daha fazla manaları aynı metinde görebilsin:
BİRİNCİ DAL: Nasılki bir sultanın kendi hükûmetinin dairelerinde ayrı ayrı ünvanları ve raiyetinin tabakalarında başka başka nam ve vasıfları ve saltanatının mertebelerinde çeşit çeşit isim ve alâmetleri vardır. Meselâ: Adliye dairesinde hâkim-i âdil; ve mülkiyede sultan; ve askeriyede kumandan-ı âzâm; ve ilmiyede halife... Daha buna kıyasen sâir isim ve ünvanlarını bilsen anlarsın ki; birtek pâdişah, saltanatının dairelerinde ve tabaka-i hükûmet mertebelerinde bin isim ve ünvana sahib olabilir. Güya o hâkim, herbir dairede şahsiyyet-i ma’nevîyye haysiyetiyle ve telefonuyla mevcûd ve hâzırdır; bulunur ve bilir. Ve her tabakada kanunuyla, nizâmıyla, mümessiliyle meşhud ve nâzırdır, görünür, görür. Ve herbir mertebede perde arkasında, hükmüyle, ilmiyle, kuvvetiyle mutasarrıf ve basîrdir; idare eder, bakar. Öyle de:
Ezel, Ebed Sultanı olan Rabb-ül Âlemîn için, Rubûbiyyetinin mertebelerinde ayrı ayrı, fakat birbirine bakar şe’n ve namları ve Ulûhiyyetinin dairelerinde başka başka, fakat birbiri içinde görünür isim ve nişanları ve haşmet-nümâ icraatında ayrı ayrı, fakat........
© Risale Haber
visit website