menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yoksa Zülkarneyn aleyhisselam 'Santorini patlamasını' mı gördü?

16 0
11.02.2025

Aylar önce bir dostum 'epey de takipçisi olduğunu söylediği' bir ateistin sorularını yolladı bana. "Bunların cevabı verilirse kanalımda yayınlayacağım!" demiş. Hey yavrum hey! Başta ürktüm açıkçası... Evet. Meydan okumayı görünce insan ciddi birşeylerle karşılaşacağını sanıyor. Fakat, hayır, hiç de öyle olmadı. Tam anlamıyla fiyasko! Omuzlarının üstünde saksı gezdirmeyen herkesin içinden kolaylıkla çıkacağı meselelerle karşılaştım. Ve bir kez daha "Ateistleri gözümüzde fazla büyütüyoruz!" hakikatine ulaştım. Cevaplarken de muhatabımla dalga geçmemek için zor tuttum kendimi. "Belki damarına dokunup mümkün-muhtemel hidayetine engel olurum..." diye düşünmesem hiç böyle yapmayacaktım. Epey de eğlenecektim.

Neyse. Uzatmayayım. Mesela: Suallerinden birisi Zülkarneyn aleyhisselamın kıssasıyla ilgiliydi. Hani Kehf sûresinin 86. ayetinde kısacık bir mealiyle buyruluyor: "Nihayet batıya vardığında güneşi balçıklı bir suda batarken gördü." İşte sualcimiz de bu ayet hakkında diyor: "Güneşin balçıklı bir suda batması nasıl mümkün olabilir? Bugün astronomi ilmine sahip olan herkes bilir ki böyle birşey vâki değildir. Güneş uzaydadır. Gün de dünyanın kendi etrafında dönüşüyle oluşmaktadır. Yoksa güneşin çamura girmesiyle değil." Oy, oy, oy... Vay, vay, vay... İnsan gerçekten hayret ediyor. Hatta bir de "Yoksa edebiyat dersleri mekteplerden kaldırıldı mı?" diye endişeleniyor.

Zira ayeti bu şekilde 'zâhirine hapsederek' anlamak ancak edebiyattan hissesi sıfır olmakla mümkündür. Yani; bir âdem 'mecaz' nedir, 'benzetme' nedir, 'tasvir' nedir, ne çeşitleri vardır... vs. bilmez; hiçbir şekilde gündelik hayatta kullanmaz, kullananana da rastlamaz veyahut rastlasa da anlamaz; ancak o zaman Furkan-ı Hakîm'e böyle bir suçlama yapar. Fakat, demek ki, biz bu arkadaşların dünyasından epey kopmuşuz. Paralel evrene geçmişiz. Veya o arkadaşlar normal dünyadan epey kopmuşlar. Google'da şöyle birkaç tıklamalık bir arama yapıp ayetin herhangi bir tefsirini dahi okumuyorlar. Evet. TDV İslam Ansiklopedisi'nin uzunca 'Zülkarneyn' maddesine bile bakmıyorlar mesela. Çünkü orada katılacağınız-katılmayacağınız birçok yorum/tefsir altalta sıralanmış veriliyor.

Oraya da geleceğiz. Lakin önce mürşidimizin metinlerine bir bakalım. Bediüzzaman Hazretleri, Lem'alar'da, bu ayet hakkında gelen suali şöyle bir cümleyle karşılıyor: "Âyât-ı Kur'âniye, üslûb-u Arabiye üzerine ve zâhir nazara göre umumun anlayacağı bir tarzda ifade ettiği için, çok defa teşbih ve temsil suretinde beyan ediyor." Yani, yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, böyle suallere sahip olmanın temelinde yatan şey 'edebiyatın inceliklerinden bihaber olmak'tır. Kur'an'ın anlaşılmasının da bir usûlü vardır. Belagatının farklı boyutları vardır. İhtisas isteyen yanları vardır. Maalesef, şimdi eline meal alan herkes müfessir kesildiği için, ortalık karışmıştır. Hakikate dönersek cevap şudur:

"(...) güneşin, hararetli ve çamurlu bir çeşme gibi görünen Bahr-i Muhit-i Garbînin sahilinde veya........

© Risale Haber