Celal Şengör'den itikad alınır mı?
Cemal Yıldırım Hoca'nın 'Bilim Tarihi' nâm eseri bazı konularda kafa gözümü açtı arkadaşım. Şöyle ki: Bilim dediğimiz şey aslında epeyce bir 'dönemsellik' içeriyor. Evet. Zamana göre bilim olan şey de değişiyor. Sözgelimi: Aristo gökbilimi kendi zamanı için en geçerli bilgi/bilim oluyor. Ancak 'cevap veremediği sorular' çoğaldığında devrilip yerine başka bir gökbilim anlayışı yerleşiyor. Sonra bu ikinci gökbilim anlayışı da 'cevap veremediği sorularla' karşılaşınca tahttan indiriliyor. Boşluğuna 'daha fazla yanıt verebilen' bir başkası kuruluyor. Lakin, yok, bu üçüncüsü de tahtında ebediyen kalamıyor. İşte bu yönüyle 'bilim' aslında 'dönemsel' birşey. Bir zamanlar Newton fiziği vardı. Şimdi Kuantum fiziği konuşuluyor. Belki ileride de bir başkası konuşulacak... Fakat, burada, dikkat edilmesi gereken şöyle bir detay var:
Bu bilim anlayışlarının tamamı kendi dönemleri için 'işe yarar' sayılıyorlar. Meşru görülüyorlar. Hatta başka anlayışları baskılayıcı birer 'norm' olma istibdadına sahipler. Zaten bir süre başlar üstünde gezinmelerinin sebebi de 'işe yaramaları' oluyor. Dünyanın merkezde, diğer herşeyin etrafında olduğunu, yani döndüğünü, savunan evren anlayışı dahi denizciler, takvimciler vs. için işe yarar özelliklere sahip. Yani bilimselliğin 'sonsöz olma iddiası' bir yanlış anlamaya dayanıyor diyebiliriz. O da şudur: 'İşe yarıyor olmak' ile 'hakikat olmak' arasındaki nüansı gözetemeyişleridir. Evet. Bir bilgi 'işe yarıyor' olabilir ama 'hakikati ifade ediyor' olmayabilir. Zira hakikat 'bütünde geçerli olan'dır. Bilimsel bilgiyse 'parçalarda iş görür gerçekler'den ibarettir. Yani bilim, tanım olarak, 'kendi zamanında en geçerli olan bilgi'dir.
Bilim felsefecilerinin bilimcileri en çok hırpaladığı konulardan birisi de budur: Bilimin, parçalarda eriştiği 'işe yarar bilgilere' dayanarak, 'bütünün anlamında iddialaşmaya' hakkı var mıdır? Karl Popper gibi isimlerin metinlerine baktığınızda bilimcilere bu hakkı vermediklerini görürsünüz. Bilimin, ulaştığı bilgeliğin hiçbir aşamasında, "Hakikati buldum!" demeye hakkı yoktur. Ancak şunu söyleyebilir: "Bugün öncekinden daha az yanlış içindeyim." Gerçi 'Daha az yanlış içindeyim' iddiasını da geçerli bulmayanlar olmuştur. Fakat oralara kadar gidip yazıyı uzatmayalım. En temelde şunu kavrayalım arkadaşım: Parçada işe yarar olanın, muvakkaten, muamelatta 'gerçek' muamelesi görmeye hakkı olabilir. Lakin sanki bütünün bütün köşelerine ulaşmış, varlığın her sırrını çözmüş, cümle detayını fâşetmiş, hatta sorulabilecek soruları da bitirmiş/cevaplanmış gibi davranmaya hakkı yoktur. Zira tecrübe göstermektedir ki, her yeni zaman dilimi, kendi bilim anlayışını sorgulamaya gebedir. Yeni uyanışlara açtır. Ve Allah tedricen yaratışına aşina eder.
Demek istediğimi, bu defa Ömer Demir Hoca'nın 'Bilim Felsefesi' isimli eserinden, bir iktibasla açmak istiyorum:
"(...) doğru olmayan bir kuramın pratikte nasıl kullanılabilir olduğu sorusuyla karşılaşırız. Popper'ın bu soruya cevabı oldukça ilginçtir: 'Her yanlış önermenin belirsiz sayıda doğru sonuçları vardır.' Bu yüzden, bir teorinin varsayımlarından bir veya birkaçının yanlış olması, teoriden elde edilen sonuçların tümünün yanlış olması sonucunu getirmez. Örneğin: Pazar........
© Risale Haber
