menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İrrasyonel İlliberallik ile Nereye Kadar?

13 1
25.02.2025

ABD yönetiminin planı, anti-demokratik, illiberal, merkeziyetçi, kuvvetlerin birliğine dayanan “tek lider” odaklı bir düzen kurmak. Bunun yolu “parçala-yönet”ten; birlikleri irili-ufaklı ulus-devletlere bölerek yönetmekten, tek tek ülkelerde iktidara kendileri gibi düşünen illiberal paydaşlarının gelmesinden geçiyor.

14-16 Şubat’ta düzenlenen Münih Güvenlik Konferansı, küresel politikanın geleceğine ilişkin belli işaretler verdi. Buradaki gelişmeler açısından durum göründüğü kadarıyla şöyle:

ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, Avrupalı devlet yöneticilerine hakaret etti; örneğin Almanya şansölyesi Olaf Scholz’u teamüllere, diplomasi ve ahlak kurallarına aykırı bir şekilde görmezden geldi. Bunun yerine Alice Weidel gibi radikal sağcılarla buluşmayı tercih etti. Demokrasiden şunu anlıyorlar: “Eğer her hâkim herhangi bir şekilde başkanın her inisiyatifini engelleyebiliyorsa bu, bir demokraside yaşamadığımız anlamına gelir” (Vance).

Görünen o ki ABD’li iktidar güçleri küresel politikaya büyük çaplı bir şekilde müdahale ediyorlar. Bu noktada söz konusu yönetimin özellikle Avrupa Birliği’ne (AB) karşı yoğun inisiyatif alması söz konusu. Bu yoğunluk, aslında Trump’ın “AB’nin bir karşı kutup olarak, bir anti-ABD konsept olarak ondan kopması, onun otoriter yönetim tarzına demokratik alternatif olarak güçlenmesi” korkusuna delalet ediyor. Planları anti-demokratik, illiberal, merkeziyetçi, kuvvetlerin birliğine dayanan “tek lider” odaklı bir düzen kurmak. Bunun yolu “parçala-yönet”ten; birlikleri irili-ufaklı ulus-devletlere bölerek yönetmekten, tek tek ülkelerde iktidara kendileri gibi düşünen illiberal paydaşlarının gelmesinden geçiyor. ABD’nin merkezinde olduğu bu yeni dünya düzenini küresel planda gerçekleştirmek konusunda en çok -az önce de belirttiğimiz gibi- Avrupa’dan ve özellikle Federal Almanya’dan korkuyorlar; onları kendi politikaları açısından bir engel olarak görüyorlar. Çünkü şu ya da bu şekilde “tıkır-tıkır” işleyen, bozulmamış bir AB onların planlarına karşı en büyük kaledir. Biliyorlar ki:

– AB’nin (ekonomik-politik) lokomotifi Almanya düşerse AB de düşer.

– AB aslında bir yanıyla (ekonomik) olarak henüz tam uyanmamış bir dev. Avrupa kendi ayakları üzerinde durabildiği ve öz gücüne güvendiği sürece mevcut ABD iktidar güçleri ve ardılları ile onların yıkıcı planları için bir tehlike oluşturuyor.

– Bu bağlamda Trump ve küresel destekçileri biliyorlar ki bu planlarını gerçekleştirmek için sadece dört yılları var. Dünya insanlığının ezici çoğunluğunun çıkarlarına aykırı, sadece çok küçük bir milyarder azınlık için “zincirlerinden boşanmış” sonsuz bir “özgürlüğü” önceleyen bu politika, insanlar tarafından çok kolay görülebilir olması nedeniyle arsız ve seviyesiz bir taktikle kabaca yaşama geçirilmeye çalışılıyor. Münih toplantısında Vance’in konuşmasının anlamı budur.

Ancak bu taktiğin bir........

© Perspektif