menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İmamoğlu ve Geleceği

23 0
24.03.2025

Bugün bir yanda iktidar için altından kalkması güç bir fatura, diğer yanda da CHP’nin kazandığı bir ivme var. Ancak bu müspet görünen tablo, tek başına CHP’ye bir iktidar garantisi vermez. CHP’nin ve İmamoğlu’nun geleceği, hem bu temponun korunmasına hem de Yavaş’ın sözlerinde ifadesini bulan ve CHP tabanında alıcısı bulunan zehirli dilden kurtulup birleştirici bir dil kurulmasına bağlı.

Türkiye, geçen hafta çok hızlı ve kritik günler yaşadı. İktidar “rejimin yeni ötekisi” kıldığı CHP’ye ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu’na ağır bir yargı operasyonu gerçekleştirdi. Evvela magazinel bir konu olarak başlayan diploma soruşturması hız kazandı, İmamoğlu’nun diploması iptal edildi. Akabinde yolsuzluk ve terör ithamlarıyla CHP belediyelerine operasyon yapıldı. İmamoğlu önce gözaltına alındı, ardından tutuklandı. Bugün itibarıyla CHP’nin İstanbul’da, büyükşehir de dâhil olmak üzere, yedi belediye başkanı görevden alınmış, dördü de cezaevine konulmuş durumda.

İktidarın bu yargısal kuşatmasına CHP siyasi bir hamleyle karşılık verdi. CHP teşkilatları sahaya indi, CHP’liler ve olan-bitenden rahatsızlık duyan vatandaşlar sokaklara çıktı, protestolar İstanbul ile sınırlı kalmadı ve yurt sathına yayıldı. İmamoğlu’nun tutuklanması, iktidarın hukuki ve demokratik sınırlarını istikrarlı bir şekilde ihlal etmesine ve siyaset sahasını yargı eliyle düzenlenmeye çalışmasına toplumun duyduğu tepkiyi gösteren bir vesileye dönüştü.

İmamoğlu, “terör” değil “yolsuzluk” ithamıyla tutuklandı. Muhtemelen iktidar, PKK ve DEM Parti ile derinlikli görüşmeler yürüttüğü bir esnada İmamoğlu’nu DEM Parti ile seçim döneminde kurulan ilişkiler üzerinden suçlamanın halkı ikna edemeyeceğini düşündü ve bu nedenle “yolsuzluk” ipine sarıldı. Nitekim iktidara yakın medya ağız birliği etmişçesine “Yolsuzluktan tutuklandı” manşetiyle çıktı. Amaç, ülkenin en büyük şehrinin belediye başkanına reva görülen gayri hukuki ve gayri medeni muamelenin altında sağlam bir nedenin olduğunu göstermek ve en azından kendi taraftarlarını bu söylem etrafında tahkim etmekti.

İktidarın bu stratejisinin kendi tabanını ne kadar tatmin edeceği meçhul; ancak hem CHP cenahının hem de halkın geniş bir kesiminin İmamoğlu’na yapılanları, hukuki bir zorunluluk değil, siyasi bir hesap olarak okudukları kesin. “Hukuk gerektirdiği için değil Erdoğan’a rakip olarak çıktığı için İmamoğlu’nun başına bunlar geldi” düşüncesi o denli güçlendi ve yaygınlaştı ki, artık Erdoğan’ın bunu değiştirmesi çok zor.

İmamoğlu da halktaki bu yerleşik kanaati gördü ve savunmasını bu hat üzerinden kurdu. Kendisinin hedef tahtasına oturtulmasının arkasında Erdoğan’ın olduğuna dikkati çekti, başka aktörlere çok anlam atfetmeden doğrudan Erdoğan’ı muhatap aldı, mücadeleden asla........

© Perspektif