2025’te Beklentilerimiz, Umutlarımız, Endişelerimiz…
- MURAT ÇEMREK
- 15 Ocak 2025
2025’te yeni bir pandemi ve küresel felaket yaşamadığımız sürece, tüm endişelere rağmen hiç de umutsuz değilim. Yeni bir kapanmayla karşılaşmadıkça canı sağ olana bunlar ne ki?
İkinci milenyumun birinci asrının ilk çeyreğini tamamlayacağımız 2025 için yıl sonunda geçmişe dönük muhasebe mahiyetinde bir Z raporu yazmadan bu sefer ön alıp bir fizibilite raporu hazırlamanın isabetli olacağı kanaati belirdi birden içimde. Fizibilite raporu dediğime bakmayın, en temel temennimiz güzellik yarışmalarındaki adayların klişe beklentisi gibi “dünya barışı” naifliğinde olsa da, realite hoşumuza gitmese de her zaman için bundan uzak kalacak. Söz konusu beklentiler, umutlar ve korkuları sıralamaksa elbette kehanette bulunmak değil ama hasbelkader perşembenin gelişi çarşambadan belli olur kıvamında geleceğe bir projeksiyon tutmak; zira Çarşamba’yı sel almışsa Perşembe’nin de akıbeti üç aşağı beş yukarı bellidir. Kaldı ki; gaybı bilemeyeceğimize göre geçmişe göndermeyle en fazla akıl yürütebiliriz ve bu akıl yürütmede de her zaman hiç de hesaba katılmayan doneler veya beklenmedik f/aktörler başka bir şekilde cereyan edilebilir; o yüzden hayat hep sürprizlerle doludur.
Bir milat koymak gerekirse, ikinci milenyum 11 Eylül saldırıları ile başlarken ABD de İkiz Kuleler ve Pentagon’un vurulmasına mukabil bir küresel hegemonun adaletine yakışır şekilde iki ülkeyi işgal ederek diplomasi öğrencilerine tam tekmil bir mütekabiliyet örneği gösterdi. Sonraki 20 yılda ABD, geliştirdiği silahları yeterince deneyip epey masumun kanını heder ettikten sonra önce Irak’tan (2009) ve sonra da Afganistan’dan (2021) çekilerek sağ olsun küresel barış için de umutlarımızı besledi. Türkiye için milenyumun miladı 2001’deki Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik kriziydi ve siyasal sonuçları itibarıyla da yapılan 2002 genel seçimlerinde kriz yılında kurulan çiçeği burnunda AK Parti’nin tek başına iktidara gelmesiyle sonuçlandı. Kabaca dünya ve Türkiye bağlamında bir paralellikten bahsedecek olursak, post-2001 döneminde yaşamaya devam ediyoruz. Zira ABD her iki ülkeden, hatta kademeli olarak (geniş) Ortadoğu’dan çekilse bile küresel gündemi Gazze ve Suriye ile Ortadoğu’dan gelen haberler belirlemeye devam ederken Türkiye de 2001’dekinin başka bir versiyonu olan ekonomik krizin pençesinde. Kısacası, Erich Maria Remarque’nin, yazılmasının üzerinden neredeyse yüzyıl geçen romanına göndermeyle söylersek Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok (Im Westen nichts Neues, 1929) ya da Türkçemizdeki deyimle “Eski hamam eski tas, sadece tellaklar değişir”. Hoş, Türkiye’de tellaklar bile değişmiyor.
Bu yazıyı hazırlarken ekranlara düşen Gazze’de ateşkese oldukça yakın olunduğu haberleri, en azından uzunca bir süre sonra umutlarımızı tazelememizi mümkün kıldı. Bu sevindirici gelişme bir süredir Türkiye’de yükselen “savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz” telkinlerine eşlik edince çarpan etkisi haliyle daha büyük oldu. Kendimizi kandırmayalım, savaşanın........
© Perspektif
![](https://cgsyufnvda.cloudimg.io/https://qoshe.com/img/icon/go.png)
![](https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/3/3c/Download_on_the_App_Store_Badge.svg/203px-Download_on_the_App_Store_Badge.svg.png)
![Get it on Google Play](https://cgsyufnvda.cloudimg.io/https://qoshe.com/img/icon/google.play.220.png)