menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir Okulun İçinden Batı’ya Bakmak: Öğretmenler Odası Alegorisi

14 1
wednesday

TRT2’nin yerinde bir tercihle, okulların ara tatile girdiği gün yayımladığı Öğretmenler Odası filminde okul, küçültülmüş bir toplum kesitini, Batı Avrupa veya Almanya’yı temsil ediyor. Hırsızlık, ispiyonculuk, casusluk, delilsiz suçlama, haberlerin çarpıtılması ve ırkçılık gibi temalarla birlikte bir çatışmaya dönüşüyor.

Edebiyatın zengin anlatımlarından biri de alegoridir. Alegorik anlatımda, yüzeysel anlatımın yanı sıra derin-ikinci anlatım da vardır. Eser sahibinin gözettiği asıl anlam, alegorinin işaret ettiği anlamdır. Bu tür anlatımda karakterlerin isimlerinden, sembollerden, dilin ikincil anlama gelecek kullanımından, mekânın yoruma açık esnekliğinden yararlanılır.

Yönetmen İlker Çatak’ ın (D.1984) Öğretmenler Odası adlı filmi böyle çok katmanlı bir film özelliği taşıyor. Filmi alegorik yapan yönleri öncelikle mekânla ilgili. Çünkü bu filmde okul; sınıf, öğretmenler odası, veli toplantısı, röportaj, ders işleyiş, öğrencilerin kimliği, isimleri, kullanılan dil tamamen ikinci anlama gelecek şekilde seçilmiştir. Bu filmde okul, küçültülmüş bir toplum kesitini, Batı Avrupa veya Almanya’yı temsil ediyor.

Okulda birçok ırktan, dilden, kültürden öğrenci bir arada aynı çeşitlilikte öğretmenlerden öğrenim görmektedir. Film, ortaokulda matematik ve beden eğitimi derslerine giren Carla ve okulda yaşanan bir hırsızlık olayı etrafında odaklanıyor.

Filmin merkez konusu hırsızlıktır. İspiyonculuk, öğrencileri casusluğa zorlamak, gizli kamera kullanmak, delilsiz suçlamak, haberleri çarpıtmak, suçluluk duygusunun altında ezilmek, ırkçılık, oy birliği ile (demokrasi) masum birini suçlu ilan etmek gibi ikincil konular bu merkez olayın etrafında yer alan temalardır.

Öğrenciler arasında (her okulda görülebilecek) bir hırsızlık olayı yaşanır. Öğrencilerin cüzdanları kontrol edilir. Ali Yılmaz adlı Türk uyruklu çocuk o gün öğrencilerde bulunmaması gereken bir miktarda (!) para ile gelmiştir. Yapılan arama sonucunda bu para olağan şüphe doğurur ve Ali, idarece sorgulanır. Bilgisayar oyunu alması için annesi tarafından verildiği izahına ikna olmaz okul idaresi. Annesi ve babası okula çağrılır. Anne olayı doğrulayınca okul idaresi kendini kurtarmak için sıfır tolerans ilkesine sığınır. Fakat bu isnat, Ali’nin ailesini haklı olarak isyan ettirir. Çünkü sınıf arkadaşları Ali’nin sorgulandığını görmüşledir bir kere. Bundan sonraki hırsızlıklarda olağan şüphelidir artık Ali’dir. Ali’nin Türk olması ile ırkçılık, ötekileştirme, peşin yargı gibi hususlar birlikte düşünülmüştür. Filmin yönetmeni İlker Çıtak bu olayı kendi gerçekliğinden aldığını söylemektedir.

İkinci hırsızlık olayı sınıfın gayet zeki, çalışkan öğrencisi Oskar ile öğretmen Carla arasında yaşanır. Carla, öğretmenler odasına bıraktığı montunun cebinden epey bir miktar paranın eksildiğini görür. Derse giderken bilgisayarın kamerasını açmıştır nedense. Bilgisayardaki görüntüde aynı okulda yardımcı personel olarak çalışan Oskar’ın annesinin giydiği gömleğe benzer birinin parayı aldığı görülmektedir. Fakat görüntüde yüz yoktur. Buna rağmen öğretmen Carla, Bayan Khun’u hırsızlıkla suçlar. Okul idaresi de görüntüler eşliğinde Bayan Khun’u sorgular ve hırsız ilan eder. Bu arada, olay kesinlik kazanıncaya kadar açığa alınır. Bu olay okulda kısa zamanda yayılır. Oskar, annesi hırsızlık yaptığı için işinden olmuş bir annenin oğlu olarak travma geçirir. Öğretmen Carla da kesin delil olmadan böyle bir suç isnat ettiği için üzgündür fakat onun asıl endişesi annesi hırsızlıkla damgalanan zeki, başarılı Oskar’ın durumudur. Öğrenciler arasında söylenti şeklinde yayılan bu olay, röportaj adı altında öğrenciler tarafından Carla’nın sorgulanmasına kadar gider. Öğrenciler aldıkları cevapları çarpıtarak, Bayan Chun’un da açıklamaları doğrultusunda yayınlarlar. Carla’nın öğretmenler odasında açık bıraktığı kamera, meslektaşları arasında mahremiyet ihlali, gizli kayıt, casusluk gibi ithamlara sebep olur. Öğrencilerin “yalan haberi” ile kamera kaydı modern zamanların basınına eleştiridir. Okul idaresi öğrencilerin bastırdıkları gazeteyi toplayıp imha eder. Bu da sansür, basın özgürlüğü, haber kaynağı, yalan haber bağlamında tartışılır.

Filmden Oskar’ın annesinin işine dönüp dönmediğini, bu olayya sarsılan, saldırganlaşan, disiplinsiz hareket eden Oskar’ın okuldan uzaklaşıp uzaklaşmadığını öğrenemiyoruz.

İlker Çıtak, işlenen konularla, konuların detayını açıklayan cümlelerle ikinci bir katman yüklüyor filme. Matematik problemi üzerinden tartışıyor bu kez olayı. Tales üzerinden Batı’nın geleneksel bilgi yolları ile hesaplaşıyor. Kalıtım ile huylar arasında bağlar kuruyor. Bunları ayrıca değerlendireceğiz.

İddia ve İspat İkilemi

Film, merkez konu hırsızlık ile matematik arasındaki bir karşıtlık ilişkisi üzerine kuruluyor. Bu temeli filmin ilk sahnelerinde görüyoruz. Öğretmen Carla, dersin başında tahtaya bir ispat problemi yazıyor: “0,9… ile 1 eşit midir?”

Öğrencilerden birine göre (Hatice), bu iki sayı eşit değildir. Sözlü ve temelsiz bir iddia değildir aslında bu. Hatice tahtada arada 0000’larla devam eden ara sayılar olduğunu söyleyerek kestirmeden bir sonuca varır. Öğretmenin, “Sen 0,9 ile 1 arasında başka sayılar olduğuna inanıyorsun öyle mi?” sorusuna “Evet” cevabını verir.

(Çeviri hatasını göz önünde bulundurarak söylüyorum. Öğretmenin “Sen 0,9 ile 1 arasında başka sayılar olduğuna inanıyorsun öyle mi?” sorusu bir yönlendirme ima ediyor ve bu bir dil yanlışıdır. Çünkü ifadelerin gramatik ayrımına göre pozitif bilimler için “inanıyorum” ifadesi kullanılamaz. İnanmak, inanmamak din ile ilgili hususlarda söz konusudur. Öğretmen bu kelimeyi kullanarak daha sonraki derste işlenecek olan Güneş-Ay Tutulması olayı ile modern bilim arasındaki ilişkiye göndermede bulunuyor olmalıdır. Bu cümlede ifade “Sen 0,9 ile 1 arasında........

© Perspektif