menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İstanbul’un Deprem Riski ve Kentsel Kırılganlık Haritası

7 0
26.04.2025

İstanbul’un deprem riski, yalnızca fiziksel altyapının zayıflığıyla sınırlı değil; sosyal eşitsizlikler, mekânsal adaletsizlikler ve yönetsel yetersizliklerle derinleşen, çok katmanlı bir kırılganlık alanıdır. Nüfus yoğunluğu, açık ve kamusal alanların yetersizliği, altyapı sistemlerindeki baskı ve kontrolsüz yapılaşma, afetlere müdahale kapasitesini zayıflatmakta ve afet yönetimini daha karmaşık hale getirmektedir.

İstanbul’da deprem meselesi, her sarsıntı sonrası yeniden gündeme gelen ancak hızla göz ardı edilen kronik bir kırılganlık alanı. 16 milyonu aşkın nüfusuyla bu kentte yaşayan herkes, deprem gerçeğiyle birlikte yaşamını sürdürüyor. 23 Nisan’da Silivri açıklarında meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki deprem, yıkıma yol açmamış olsa da, bu riskin ne kadar somut ve ne kadar yakın olduğunu hepimize bir kez daha hatırlattı.

İstanbul gibi büyük, parçalı ve heterojen bir metropolde, yalnızca deprem riski değil; sosyo-ekonomik yapı ve afetlere karşı geliştirilen kapasite de ilçeden ilçeye, hatta mahalleden mahalleye ciddi farklılıklar göstermektedir. Deprem, elbette öncelikle jeolojik bir tehdit; fakat bu tehdidin etkileri sosyal, mekânsal ve yapısal eşitsizliklerle birleştiğinde kent ölçeğinde çok katmanlı bir risk yapısı ortaya çıkmaktadır. Tam da bu nedenle, ilçe ölçeğinde yapılan analizler, İstanbul’daki kırılganlık haritasını anlamak ve müdahale önceliklerini belirlemek açısından büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda, afet riskinin toplumsal düzeyde kimi, nerede, ne ölçüde etkilediğini görmek, kentsel kırılganlık haritasını anlamada ilk adım olacaktır.

Savunmasız Nüfusun Dağılımı ve Risk Altındaki Gruplar

Savunmasız nüfus, fiziksel, psikolojik ya da sosyal sağlık açısından afetler karşısında daha yüksek risk altında bulunan grupları ifade eder. Yaşlılar, çocuklar, engelliler, kronik hastalığı olan bireyler ve düşük gelirli kesimler bu kapsamda değerlendirilmektedir. Bu gruplar, hareket kısıtlılıkları, ekonomik kaynaklara sınırlı erişim ve sağlık hizmetlerine duyulan yüksek ihtiyaç nedeniyle afet durumlarında daha korunmasız hale gelmekte; dolayısıyla afet risk yönetiminde önceliklendirilmesi gereken kesimleri oluşturmaktadır.

Tanımda geçen gruplar arasında yaş kategorisine odaklanıldığında, yaşlı ve çocukların toplam nüfusa oranı en yüksek ilçeler Adalar, Kadıköy, Şile, Arnavutköy, Bakırköy ve Çatalca’dır. Sayısal olarak bakıldığında ise Esenyurt’ta yaklaşık 300 bin; Küçükçekmece, Pendik, Bağcılar, Ümraniye, Sultangazi, Bahçelievler ve Kadıköy’de de her biri 150 binin üzerinde çocuk ve yaşlı nüfusa sahiptir. Bu veriler, deprem riski yüksek ilçelerle birlikte ele alındığında, savunmasız gruplara özel yerel afet yönetim stratejilerinin geliştirilmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.

Deprem Senaryoları ve Olası Sonuçlar

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, olası bir İstanbul depremine ilişkin olarak 7.5 Mw büyüklüğünde, gece saatlerinde meydana gelecek bir senaryo üzerinden kapsamlı bir analiz hazırlamıştır. Bu senaryo kapsamında; hasarlı bina sayısı, can kaybı, yaralı sayısı, geçici barınma ihtiyacı ve altyapı hasarları gibi birçok kritik gösterge değerlendirmeye alınmıştır. Analiz sonuçları, en fazla etkilenmesi öngörülen ilçelerin Küçükçekmece, Esenyurt, Fatih, Bağcılar, Bakırköy ve Bahçelievler olduğunu ortaya koymaktadır.

Senaryoya göre, Fatih, Küçükçekmece, Bağcılar ve Esenyurt gibi ilçelerde 10 binden fazla binanın deprem sonrası kullanılamaz hale gelmesi beklenmektedir. Bu ilçelerde hem yapı yoğunluğu yüksek hem de nüfus oldukça fazladır; dolayısıyla geçici barınma ihtiyacının da bu bölgelerde daha yoğun olacağı öngörülmektedir. Bu durum, özellikle bu ilçelerdeki acil toplanma ve açık alanların yetersizliğiyle birleştiğinde, afet sonrası sürecin yönetimini daha da zorlaştıracaktır. Öte yandan, kentsel altyapı şebekelerinin (doğalgaz, içme suyu, atık su gibi) en fazla zarar göreceği ilçeler arasında Beylikdüzü, Esenyurt ve Büyükçekmece öne çıkmaktadır.

Deprem sonrası ortaya çıkacak hasarlı yapıların sınıflandırılmasına bakıldığında; çok ağır hasarlı binalar acilen yıkılması gereken yapılar olarak tanımlanırken, ağır hasarlı yapılar yapısal bütünlüğünü kaybetmiş ve........

© Perspektif