PKK’nın Silah Bırakması ve Süreç
- ADNAN BOYNUKARA
- 27 Ocak 2025
Ülkemizde yaşayan tüm toplumsal kesimlerin kaderi, özgürlüğü, geleceği, hak ve hukuku için mücadelenin yolu siyasettir. Devletin Soğuk Savaş kıskacından kurtulmasının yolu da budur. Bunun için elbirliğiyle tüm toplumsal kesimlerin ortaklaşacağı bir iklimi oluşturmamız şart. Silahı bırakma, bu iklimin oluşmasının ilk adımı olacak ve gerekli adımların atılmasının yolunu açacaktır.
Öncelikle, siyasal konulara ilişkin pozisyonların, tartışılan konunun özüne, içeriğine ve ortaya çıkaracağı olumlu sonuçlardan ziyade siyasal karşıtlığa göre belirlenmesinin, ülkedeki siyasi elitin genel bir problemi olduğunu vurgulamakta yarar var. Öyle ki, konuların tartışılmasını dahi sorun görenler var. PKK’nın silah bırakmasına ilişkin girişim konusunda da aynı tutum sergileniyor. Karşıtlar, orta yolcular, düşünsel ‘tatile’ çıkanlar, parti ‘disiplini’nden ayrılamayanlar ve ihtiyatlı bekleyiş ekolu gibi farklı tutumlardan bahsetmek mümkün. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarıyla birlikte, ihtiyatlı bekleyiş ekolunun pozisyon değiştireceği söylenebilir. Ancak uzun zamandır, politik konularda görüş açıklamamayı ve siyasal tartışmaya girmemeyi ‘ilke’ edinmiş kimi isimlerin nasıl bir tutum alacağını kestirmek ise zor. Özellikle AK Parti kadrolarının pozisyonu, Cumhurbaşkanı’nın konuya ilişkin iradesinin tahkim edilmesi için önemli.
Soğuk Savaş Defterini Kapatma
Türkiye, Soğuk Savaş dinamiği ve tutumundan en fazla etkilenen ülkelerden birisi. Bu dinamik, siyaseti, sivil toplumu, demokratik işleyişi, ekonomiyi, kalkınmayı ve inançları dahi etkiledi. Milletin iyiliğine olan ve yapılması gerekenler, bu yaklaşım üzerinden mahkûm edildi veya ötelendi. Sağ-sol çatışmaları, katliamlar, terör örgütlerinin faaliyetleri, siyasal ve mezhebî kutuplaşmaların tümü bu dinamiğin ürünü. Bahsettiğimiz Soğuk Savaş dinamiğinin işlemesi için en basit ve en kullanışlı yöntem ise “korkutma”. Korkuyu yayacak örgütler meydana salındı. Daha kötüsü ise korkuyu halka yansıtacak ‘siyasi partilere’, ‘STK’lara, ‘medyaya’, ‘yazarlara’ ve ‘akademisyenlere’ dahi alan açıldı. Elbirliğiyle milletin teyakkuzda kalması için olağanüstü dönemler yaşatıldı ve normalleşme sürekli olarak ötelendi.
Şu gayet açık, kim ortaya çıkıp “şu olursa şu olacak” türü korku üretici cümleler kuruyorsa, üretilmiş komplo teorileri üzerinden milleti tehdit ediyorsa bilin ki Soğuk Savaş elemanıdır ve Gladio artığıdır. Etrafımızda olup-bitenler buna göre izlendiğinde, her şeyin netleştiği görülür. Bunu yapanın ideolojik pozisyonunun, etnisitesinin, dininin veya mezhebinin hiçbir anlamı yoktur. Tek bir olumlu cümle kurmayan, milletin hayrına pozisyon almayan, sürekli korku pompalayan herkes, bu düzeneğin değirmenine su taşıyan aparatlardır. Her şeyi konuşabiliriz. Ama her şeyi konuşmanın ilk yolu korkutucuların tasfiye olacağı bir siyasal iklimi oluşturmak ve normalleşmeye izin vermektir. Bu ise Soğuk Savaş dinamiğini, tüm unsurlarıyla, ortadan kaldırmakla mümkün olur.
Üzerinde durmamız gereken ana konu, Soğuk Savaş’tan kalma bütün devlet yapıları, aktörler, ideolojiler, örgütler, sorunlar ve hatta çözüm biçimlerinin artık hükümsüz olduğudur. Bakın, bu düzeneğin asıl sahipleri olan ABD, Rusya ve Avrupa devletleri dahi pozisyonlarını değiştirdiler ve şu an bambaşka pozisyonlara sahipler. Aktif asimetrik savaş yürüten İran ve aparatları dahi bölgemizden çekildi ve çekilmeye devam da edecekler. İran’ın üretip ortaya saldığı milis unsurlar dönemi kapanacak. Para gücüyle, Ortadoğu’yu ve çevreyi tasarlamaya heveslenen ülkeler pozisyonlarını güncelliyor.
Bu koşullarda, 60’ların, 80’lerin, 90’ların, 2000’lerin dili, üslubu, ideolojisi, talepleri ve ilişki ağlarıyla varlığı sürdürme........
© Perspektif
