menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kırıkkale Üniversitesi: İsmi Silmek Hafızayı Silmez

8 0
02.08.2025

Kurumsal yapılar ve kimlikler, hafızalarına sahip çıkarak büyürler. Vefa, kişilere değil, kurumun kendisine duyulan saygıdır. Bir üniversite, geçmişini yok sayarak, inkâr ederek değil; geçmişine sahip çıkarak, onu doğru okuyarak geleceğe yürür. Beşir Atalay isminin Kırıkkale Üniversitesi kampüsünden kaldırılması, bu üniversitenin tarihine karşı bir vefasızlıktır.

Bazı isimler vardır, yalnızca bir tabelada değil; fikirde, emekte ve kurumsal hafızada yaşar. Kurumlar gelişir, büyür, dönüşür ama onları var eden emeğin izi silinemez. Kırıkkale Üniversitesi Senatosu’nun 16 Temmuz 2025’te aldığı bir kararla, üniversitenin ana kampüsünden, “Prof. Dr. Beşir Atalay” isminin kaldırılması, yalnızca bir isim değişikliği değil, aynı zamanda bir hafızanın, bir emeğin ve vefanın inkârıdır.

Kırıkkale Üniversitesi, 3 Temmuz 1992 tarihinde kurulduğunda, kurucu rektörlük görevini Prof. Dr. Beşir Atalay üstlenmişti. Türkiye’nin genç üniversiteleri arasında yer alan bu kurum, Atalay’ın vizyonu, akademik birikimi ve göreve getirdiği idealist kadroların çabalarıyla kısa sürede gelişim göstermişti. O dönem henüz taşları dahi döşenmemiş bir üniversite, adım adım inşa edildi. Fen-Edebiyat, İktisadi ve İdari Bilimler, Mühendislik, Veteriner Fakültesi, Tıp Fakültesi, Hukuk Fakültesi, Eğitim Fakülteleri ve Sosyal Bilimler, Fen Bilimleri ve Sağlık Bilimleri Enstitüleri Prof. Dr. Beşir Atalay zamanında açılmıştı. Üniversitenin tüm kadrosu da aynı dönemde göreve başlamıştı. Kısacası, üniversitenin fiziksel yapısına, akademik kadrosuna ve akademik kültürüne kadar birçok unsurda Beşir Atalay’ın emeği var.

Ancak Türkiye’nin çalkantılı dönemlerinden biri olan 28 Şubat sürecinde Prof. Dr. Beşir Atalay, “irtica” iddiasıyla görevden alındı. Atalay, o süreci şöyle anlatıyor: “Üniversite, Millî Güvenlik Kurulu’nun ilk denetlediği üniversite oldu. Bu denetleme sonucunda önlerine ne belge konulursa konulsun zaten akıllarında olan ‘kadrolaşma’ mazeretiyle önce rektörü görevden alıp, sonra kadroları dağıttılar. Anladık ki, ‘Burada büyük kadrolaşma var’ deyip onu araştırmaya gelmişler. Üniversitenin gelişmesi, kampüsü falan umurlarında değilmiş…”

Bu dönemde yüksek yargının........

© Perspektif