Sevgili Mahir Bey
Mahir Polat ile hiç yüzyüze tanışmadık, hiç konuşmadık. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Genel Sekreter Yardımcısı olarak, kentin kültür mirasını restore edip korumanın da ötesinde, “tarihin içinde yaşanır ve sosyalleşebilir mekânlar” yaratması beni Mahir Bey’e bir İstanbullu olarak uzaktan aşina kılan en önemli husustu. Ve tabii, sadece tarihsel bakımdan değil; kültürel olarak da İstanbul’a birçok mekânı kazandırdı Mahir Bey.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “silahlı terör örgütüne yardım” suçlaması yönelttiği Mahir Bey, Reform Enstitüsü Direktörü Mehmet Ali Çalışkan ve Şişli Belediye Başkanı Resul Emre Şahan, İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği’nce bu zanla tutuklanmıştı. Böylece, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile beraber gözaltına alınıp tutuklanan 91 kişiden biri olmuştu.
Mahir Bey’in, DEM Parti ile “Kent Uzlaşısı” gerçekleştirilmesi zannı ile tutuklanması, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve bu operasyon kapsamında tutuklananlarınki kadar tuhaf ve temelsiz; ama bir de, kendisi tiroid kanseri, kronik yüksek tansiyon ve 6 stent, 4 de anjiyo gerektirecek denli ciddi kalp ve diğer sağlık sorunlarının da mağduru – sadece hukuksuzluğun değil…
İBB Miras, İBB Kültür, İBB Sosyal ve Tarihi Kentler Birliği Genel Sekreterliği görevini yürüten Mahir Bey’in yaklaşık altı yıllık görev sürecinde, 62 anıt ve mimari eser, 197 tarihi çeşme, 588 tarihi mezar, 19 türbe ve kamuya açık mekândaki 34 sanat eseri restore edildi. 21 yeni müze ve kültürel alan açıldı.
Onu hapsetseniz, 6 yıllık mirası kentin her yerinde…
Doktoradan sonra Türkiye’ye döndükten sonra, kışın haftasonları çocukla nereye gidilir ne yapılır diye sorduğumda saf saf; “AVM’ler” yanıtını almıştım. Bu yanıtı aldığım da, ikinci doktora çalışmamdaki sınıf arkadaşlarımdı. Kentlerimiz, böylesi her bakımdan çölleşen ve ortak kültür mekânları olamayan bir haldeydi – hâlâ da öyle… Ama İstanbul gibi çok zengin bir kültürel mirasa sahipken çok da tahribata uğramış bir şehirde Polat’ın arka planında olduğu çabalar, kısa zamanda çok şeyi değiştirdi.
Mahir Bey, bir konuşmasında şöyle diyordu:
“[İstanbul’un] üstünde kapalı bir şeyi olan, çatısı olan, para harcamadan, kamusal olan mekânı yok. Bakın kültür merkezi demedim. Sinema demedim, tiyatro demedim, gerek yok. Bir insan evinden çıktıktan sonra para harcamadan üstü kapalı bir mekâna gidemez mi, bu şehirde, bu ülkede… Adımınızı attığınız yerde para harcamak zorunda mısınız? Cebinizdeki para yetmiyorsa, gençseniz ya da çalışıyorsanız yoksulsanız bir şekilde bu şehri yaşamak, bu şehrin parçası olmak, bu şehirde hakkınız olduğu hissini nereden alacaksınız? Belediyelerin ve kamunun bu ayıbı ortadan kaldırması lazım.
Buradaki temel tavır şu, halkın daha fazla üstünde çatısı olan mekânı kullanma hakkı vardır. Ne yapacağı kendisine kalmış. Biz orada kültür dayatmayacağız, kültür budur, kültür şudur, herkes kültürlü olsun, yok, yaşıyoruz. Bu kadar kültürlü olmaya ihtiyacımız bile yoktur belki. İnsanla buluşmaya........
© P24
