Basın Tarihi: Adını kimsenin söyleyemediği Eyjafjallajokull Yanardağı…
İnsan doğaya düşmanca davrandıkça, doğa da artan bir sertlikle cevap veriyor.
Pandemi döneminin en ateşli günlerinde bir İtalyan profesörü dinlemiştim; sağlık, temizlik, çevre özeni gibi yaklaşımların doğaya karşı tüm insanlık tarafından uygulanan bir davranış biçimi olması gerektiğini anlatıyordu.
Ancak insanoğlunun çıkarcı açgözlülüğü bunu mümkün kılmıyor.
***
Çok uzun süredir tehdidini artıran iklim krizi de insanoğlunun doğaya uygun davranışın uzağında seyretmesinin bir sonucu.
İklim krizi, dünya genelinde atmosferde meydana gelen dengesiz değişiklikler ve bunların ekosistem üzerindeki muzır etkilerini kapsayan geniş çaplı bir çevresel vakıa….
Kriz büyüdükçe çare arayanlar ve öneriler de artıyor.
Çoktandır siyasal gündemde var olan Yeşiller Hareketi bu önü alınamayan bozulmanın bir sonucu olarak doğdu…
Yeşiller, sosyal, ekonomik ve çevresel sorunların birbirleriyle derinden ilişkili olduğuna inandığı için çevre ve iklim adaletinin ekonomik ve sosyal adaletten bağımsız olmadığını savunuyor.
Toplumun doğa ile uyum içinde varlığını devam ettirmesi hedefine yönelik özgürlükçü ve radikal politikalar geliştiriyor.
***
“Yeşil ekonomi” anlayışı da yaşadığımız bu altüst oluşun sonucu doğdu.
Çevresel riskleri ve ekolojik kıtlıkları azaltmayı hedefleyen ve çevreyi bozmadan sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen bir ekonomik aranışa cevap oldu.
Ama ne kadar geçerli bir cevap bu?
Olup biten doğa olaylarını bu gözle izleyince, vurdumduymazlığın bütün iyi niyetli çabalardan daha önde koştuğu görülüyor.
Her gün kâbusu andıran haberler duyuyoruz….
Avrupa Birliği (AB) Copernicus İklim Değişikliği Servisi (C3S), geçtiğimiz ay dünyada “en sıcak mart ayının”........
© P24
