Okumalar, değinmeler…
Seneler romanının karakteri okulda ve okul dışında neler okuyorlardı sorusundan “televizyon’un icadı” ile çıkıyorum: “Pazar öğleden sonraları, televizyon seyretmek için elektrikli aletler satan mağazanın vitrinine yapışıyorduk. Kafeler müşteri çekmek için parayı bastırıp televizyon alıyordu.”
Mağaza vitrinine yapışarak televizyon seyretme günlerini hatırlıyorum. Televizyon Türkiyede –deneme yayınları bir yana– nihayet 1974’de haftada 7 gün yayın ile Türkiye’ye yayıldı. İlk günlerde televizyonu olmayanlar televizyonlu komşu, akraba evlerinde yaşamaya başladılar. Bu günlerin edebiyatta bir karşılığı muhakkak vardır.
Seneler’in ana karakteri kişisel olan ile toplumsal olan arasında akarken, Gilbert Bécaud ismi ve langırt kelimesi gözüme çarpıyor. Langırt Türkiye’de de yaygındı. Gilbert Bécaud ile ise 16-17 yaşlarımda, bir gece kulübünde komilik yaparken tanıştım. Kulüp bir mafya babasının mekânıydı. 19 yüzyıl sonu veya 20. yüzyılın ilk yıllarında yapılmış, denize bakan, bahçe içinde bir köşk idi. Vaktiyle bir levantene veya Osmanlı aristokrasisinden birine ait idi muhtemelen.
Ön bahçe yazlık restaurant, çatı katı kumarhane, arka bahçede gece kulübü, daha arkada tenis kortu. 1971’de dekorları boyayarak işe başladım. Sonra restoran, kumarhane komiliğinden gece kulübü komiliğine geçtim. Gece kulübü programında Nükhet Duru, Gökben, Salim Dündar isimleri ve Ajda Pekkan’ın sevgilisi olarak ünlenmiş adını hatırlamadığım biri vardı. Orkestra ve solistler ara verdiğinde bir DJ müzik yapardı. Fransız şansonları (chanson) o mekânda modaydı. Sadece Gilbert Bécaud ile değil Serge Reggiani ile de tanıştım. DJ’in işine o kadar meraklıydım ki, bana bir teklifte bulundu. “Askere........
© P24
