Okumalar, değinmeler
Geçtiğimiz aylarda P24 Blog’da, “Okumalar, değinmeler” başlıklı yazılar yazdım. Sonra o yazıların bir kısmını Aziz İnsanlık (1) başlığı altında kitaplaştırdık. Ardından Jül Vern Seyahat Acentesini yine p24 Blog’da tefrika ettik. Ve o da nihayete erdi. Artık yine “Okumalar, değinmeler” yazılarına devam edesim var.
Elena Ferrante ve Annie Ernaux romanlarından hareketle iz sürmeye başladım. İz dediğim, okurken yol açtıkları çağrışımları ve hafıza tetiklemelerini dillendiriyorum. Burada dillendirdiğim çağrışımlardan söz etmeyeceğim. İz sürerken karşıma çıkan fakat ana güzergâhım olmadığı için girmediğim yan yollara değineceğim.
Ferrante ve Ernaux 1940’lı yıllarda doğdular. Napoli Romanları (Ferrante) ve Seneler (Ernaux) anlatıları, 1940’lı yıllarda doğmuş kız çocuklarının toplumsal ve tarihsel olanın içinden geçerek büyümeleri hikâyeleridir.
Aile, okul, yaşanılan çevre, gündelik hayat, büyüme ile beraber bedenin değişmesi, kişiyi çevreleyen sosyal, kültürel dünya ve onun binbir çeşit halleri, düşünceler, duygular, iç sesler, çatışmalar, uzlaşmalar, değerler, kabuller, arzular, karşı çıkışlar…
Ancak her iki roman da benim yukarıdaki basit tanımımdan çok daha fazlasıdırlar. Mesela Seneler, “(…) ‘kişisel’ olanı yazma kodlarını yeniden kurmaya yönelik bir çaba, bir dil kurma mücadelesidir.” (2)
Bir cümle de Ferrante, Napoli Romanları için aktarayım: “Bu makale, Elena Ferrante’nin romanlarının kadın dostluğunu ve işbirliğini, entelektüel emeğin, yazarlığın ve (yeniden) üretimin erkek merkezci, dikey hiyerarşilerini yerinden eden gerçek ve metaforik bir yan yana konumlanma olarak tasvir ettiğini öne sürmektedir.” (3)
*
Ferrante ve Ernaux’u okurken karşılaştığım, birbirlerine değdikleri, yakınlaştıkları yerler var. Mesela varsılların yoksulları görmezden gelme gibi kibir halleri. Edebiyatın gümrük sınırlarını, pasaport kontrol noktalarını takmayan yeteneği olarak kabul ediyorum bu yakınlaşmaları. Ve hınzır bir tad alıyorum bu yetenekten.
Her iki yazar da kız........
© P24
visit website