Jül Vern Seyahat Acentesi: Amelia Nil Nehri’nde
Amelia’nın teknesi kıyıda, bir ağaç gölgesinde demirlemişti. Gezginler günbatımı renklerini ve doğmakta olan incecik hilali izliyorlardı. Gün içinde harabeleri dolaşmış, palmiyelerden çöle doğru uzun bir yolculukla Ghizeh yolundan büyük piramidin eteklerine uzanan kum yamaçlarına tırmanmışlardı.
Bulundukları platonun kenarı, kayalara oyulmuş mezarların karanlık ağızlarıyla delik deşik, uçurumlardan oluşan uzun bir sıra halinde ovadan dik bir duvar gibi yükseliyordu. Tırmandıkları kum yamaç, kayadaki bir gedikten aşağı akıyordu.
Amelia, ayakların altındaki moloz karışımına daha yakından baktı. Kırık çanak çömlek parçaları, kireçtaşı, mermer ve kaymaktaşı; yeşil ve mavi sır parçaları; ağartılmış kemikler; sarı keten parçaları ve kurumuş sünger gibi tuhaf görünümlü, koyu kahverengi topaklanmış bir madde üzerinde gezindiklerini gördü.
Gruptan biri, yaygın mavi çömlek cenaze heykelciklerinden birinin küçük, burunsuz başını buldu. Diğerleri heyecanla bir şeyler bulmak için işe koyuldular. Bir başkası yanardöner bir cam parçası buldu, bir diğeri, parçalanmış bir vazo parçası ve bir tür sarı macundan opak bir boncuk.
“Pek bir şey bırakmamışlar bize,” dedi içlerinden biri. “Kimler?” diye sordu bir diğeri.........
© P24
visit website