menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Adı olmayan “süreç” ne alemde?

12 21
friday

“Tamam gayet şiirsel yazılar yazıyorsun son zamanlarda ve tamam, güzel de yazıyorsun. Ama yani ‘süreç’le ilgili olup bitenlerle ilgili ne diyorsun? Siyasi gündemle ilgili analizlerini okumaya alışmıştık. Senin gibi kaç tane bağımsız, hakkaniyetli yazar kaldı ki?” diyen okur ve arkadaşlarım oldu son haftalarda. Sağ olsunlar. Bazen siyaset yazmak gelmiyor içimden; doğru. Ama işte Norveç’te veya Avustralya’da değil de Türkiye’de yaşıyoruz; yapacak bir şey yok… Neyse. Sadede gelelim.

Geçtiğimiz ekim ayından bu yana MHP lideri Devlet Bahçeli’nin başlattığı ve adı, “açılım”, “çözüm”, “barış” olmayan, illa bir isim verecekseniz “terörsüz Türkiye deyin” denilen süreçle ilgili görünürde “beklenen” gelişme halen olmuş değil. Beklenen gelişme, malum, İmralı’dan yapılacak açıklama. Görüntülü olacak, Öcalan yanında bir devlet yetkilisinin de olmasını istiyormuş, açıklama 15 Şubat’ta olacak, DEM Parti ve Avrupa örgütü Öcalan’a tam destek veriyor, Kandil’de kafalar karışık, Mazlum Abdi bekliyoruz dedi, Newroz’a kalmayacak (vb) gibi oldukça “detaylı” kulis bilgileri verildi ama o “açıklama” yapılmadı bir türlü.

Bu anlamda o “beklenen” gelişme olmadı ama ekim ayından bu yana “bir şey olmadı” da denemez. Şöyle ki…

— Bahçeli’nin “Gelsin mecliste DEM Grubunda konuşsun” çıkışı şaşkınlık yaratmıştı; o şaşkınlığın yerini en milliyetçi çevrelerde bile, “Devletin bir bildiği vardır tabii” beklentisi aldı…

— Bu çıkışın (“süreç” de diyemiyoruz, “çıkış” diyelim bari) ardından bir süre “Erdoğan’ın haberi var mıydı yok muydu” gibi anlamsız, cahilce spekülasyonlar yapıldı. Sonra anlaşıldı ki Erdoğan’ın bu tür bir mühim “devlet işinden” habersiz olması düşünülemez, bir “rol dağılımı” söz konusu ve konuyla ilgili Bahçeli ile MHP yetkililerinin daha çok konuşması, kamuoyunda yol açtığı etki bakımından daha faydalı bulunuyor…

— Tesadüf olduğunu sanmıyorum: Ortada Erdoğan, parti sözcüleri, ilgili bakan ve bürokratlar bir yana Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum bir yana gibi bir durum var. Konuyla ilgili her açıklamasının başında, sonunda, ortasında “devletimiz” vurgusu var. Sözleri tartışmalara neden oluyor ve AKP içinden de tepkiler alıyor. (Misal, en son Cumhur İttifakının “Kürt” bileşeni HüdaPar’ın Diyarbakır’da düzenlediği çalıştayın sonuç bildirgesinde savunulan görüşleri “ihanet projesi!” olmakla suçladı. Çalıştaya katılan AKP’lileri de adeta “sözde AKP’li” olmakla itham etti.) Uçum’un konuyla ilgili deklare ettiği görüşlerinde bir zamanlar savunduğu “yenilik”, “reform”, “açılım”, “barış” (vb) adına hiçbir şey yok; ama Kürtlere atfedilen yükümlülükler var: Devlete daha çok sarılın, yoksa sizin için fena olur!

Uçum neticede maaşlı bir eleman; görevlendirilmeden bu tür keskin, köşeli ve iddialı çıkışlar yapamaz. Bu anlamda iktidar partisi veya Saray’ın “süreçle” ilgili tutum ve görüşlerini Uçum üzerinden takip etmek gereği olduğu anlaşılıyor…

— İmralı’dan yapılması beklenen açıklamanın gecikmesinin akla gelen........

© P24