“Siyasi komiser” özentileri ya da ideolojik kazmalık
Biliyorsunuz ya da bilmiyorsanız da benden duymuş olun; eski Sovyet sisteminde “siyasi komiserlik” adında, “parti çizgisini korumak ve temsil etmek” ile yükümlendirilmiş bir yapı vardı. Partinin “çizgiye hâkim” deneyimli mensupları, başta parti tarafından öncelikle önem verilenler olmak üzere hemen bütün alanlarda görevdeki yöneticilerin yanı başında işlerin parti ve sosyalizmin çıkarlarına uygun yürütülüp yürütülmediğini denetlemekle görevli idiler. O alandaki çalışmalarla ilgili teknik veya mesleki manada herhangi bir bilgileri, becerileri, donanımları olmasa da “çizgi” adamı oldukları için asıl yetki bu komiserlerdeydi.
Misal, mühendislik bilgisi, deneyimi gerektiren bir alanda mühendislikle ilgisi olmayan ama “Bu iş bir senede bitecek!” şeklinde talimatlandırılmış bir komiser, işi yürütenlerin bu hedefi tutturmalarını sağlamak için son derece gaddar, ceberrut bir yönetici profili sergilemekten geri durmazdı. Bu uğurda “vatana ihanet” gibi bir suçlamayla mühendislerin kendilerini idam mangası önünde bulmaları işten bile değildi. Aynı akıbet, pekâlâ komiser için de söz konusu olabilirdi tabii ki; “kendisine verilen yetki ve görevi layıkıyla yerine getirmediği için…”
Bu siyasi komiserler görevlendirildikleri alanlarda bir tür ideolojik jandarmalık rolü oynarken, hedeflerin tutturulmaması ihtimaline binaen heybelerinde parti ideolojisinin “düşman” bellediği kullanışlı argümanlar bulunurdu. Stalin döneminde ve hatta Gorbaçov dönemine değin Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) komiserlerinin “başarısızlık” durumunda dillerine doladıkları en gözde gerekçe, sürpriz yok, “kadroların yetmezliği” ve ideolojik olarak da “Troçkizm” idi. Verilen işi zamanında ve gereği gibi yerine getirmemişsen, bu, “Troçkist bir sapma” olarak yaftalanabilir ve bu suçlamanın muhatapları ağır cezalara çarptırılabilirdi. Eğer konunun önemine göre politbüro kaleminizi kırmışsa, “Ne Troçkisi yoldaşlar? Elimden geleni yaptım, olmadı işte” türü savunmalar da işe yaramazdı.
Sadece Troçki de değil; bilenler bilir, bilmeyenler de küçük bir Google taramasıyla öğrenebilir: Stalin döneminin en kanlı tasfiyesi, 1936 Moskova yargılamaları ile gerçekleşmiştir. Bu yargılamaların sanıkları Zinovyev, Kamanev, Radek, Buharin, Rikov gibi Bolşevik devriminin ve partinin önde gelen kadrolarıydı; kimisi Alman ajanı, kimisi İngiliz ajanı, kimisi gizli veya açık Troçkist, kimisi de Japon ajanı olmakla itham edilerek öldürüldüler. Bu suçlamalar ve “itirafçıların itirafları” tabii ki palavraydı. Olsun, mühim olan parti çıkarları ve “ulu önderin” olası rakiplerinden kurtulması, kendini güvende hissetmesi idi tabii…
Siyasi komiserlik ve parti içinde tasfiyecilik, bir Leninist parti geleneğidir. PKK tarihinde ve pratiğinde de yoğun izdüşümleri vardır. Doğrusunu isterseniz Kürt hareketinde bu “siyasi komiserlik” uygulama ve pratikleri olduğunu görmek, bana hayli ilginç ve şaşırtıcı gelmişti. Ama bu başka bir konu; benim bu girizgâhı yaparak sözü getirmek istediğim konu, Türk solundaki “komiserlik” merakı…
***
Köprünün altından çok sular aktı, hatta........
© P24
