İSLÂM NİŞANI
“Bismillah” sözcüğünü sırf dilimizle söylemekle yetinmek olmaz. Elbette “Bismillah”a sarılmanın ilk adımı sözel olacak. İkinci adımı ise gönülde yer tutmak, gönülde iz bırakmak, gönülde yerleşmek sûretiyle kendini göstermelidir. Üçüncü adımındaysa bu söz; sır, güç ve hissiyatımızda hâkimiyetini kurmak şeklinde tecellî etmelidir.
Çünkü “Bismillah” lâfzını zikretmek; insanın sırf Allah’ı mânen görmesi, sırf O’nu bilmesi, sırf O’nu tanıması ve sırf O’nun istediği şekilde hareket edeceğini pekiştirmesi demektir. Yoksa, sırf lâfını ettiğimiz takdirde, bu sözün bizleri düşüreceği durum bizleri düşündürmeli. Çünkü hiç insan, “Ateş, ateş” diyerek ısınabilir mi? Zehir içip de, zehirlenmeyeceğini sanmak kadar şuursuzluk olabilir mi?
“Bismillah” kelimesinin etkili olacağına, tabii ki inanacağız. Fakat gereğini yapmak şartıyla. Ancak üstümüze düşeni yerine getirmekle bu tılsımlı söz etkisini gösterebilir. Kendisinden bekleneni verebilir. Tılsımın açılması ise, tam bir teslimiyetten geçer. Ancak kalbi selimle açılır.
Hz. Mevlânâ bir gün talebeleriyle bir çayırlığa gider. Otururlar. Hz. Mevlânâ’yı çepeçevre sarıp sohbetini dinlemeye başlarlar. Fakat hiçbir şey anlamazlar. Çünkü çayırdaki yüzlerce kurbağanın vırak vırakları, Hz. Mevlânâ’nın sözlerini bastırır ve anlaşılmasını engeller. Bu durum karşısında Hz.........
© Önce Vatan
visit website