menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Korku ve İktidar: Teslimiyetin Anatomisi

10 7
16.03.2025

Korku, insan zihninin en derin katmanlarına işlenmiş bir duygudur. Evrimsel olarak bakıldığında, hayatta kalma içgüdüsünün bir uzantısıdır; ancak sosyolojik açıdan incelendiğinde, onun yalnızca bir savunma mekanizması olmadığını, aynı zamanda bir iktidar aracı olarak nasıl kurumsallaştığını görmek mümkündür. Korku yalnızca bireysel psikolojiyi değil, kolektif bilinci de şekillendirir; inançları, davranışları, siyasal refleksleri ve hatta zaman içinde ahlaki normları belirleyen bir çerçeveye dönüşür. Bir toplum korku üzerinden yönetilmeye başlandığında, bu sadece politik bir tercihten ibaret değildir—aynı zamanda, insan zihninin en temel işleyiş prensipleriyle oynayan bir mühendislik sürecidir.

İktidarlar, bu mühendisliği en rafine biçimde uygulayan yapılardır. İktidarın kendisini meşrulaştırmasının en temel yollarından biri, bir “tehdit” inşasıdır. Tehdit, daima belirsizdir, her yerde ve hiçbir yerdedir. Bazen sınırların ötesindeki düşman olarak belirir, bazen içimizdeki hainler olarak resmedilir. Kimi zaman bir ideoloji, kimi zaman bir etnik grup, kimi zaman ise soyut bir komplo olarak karşımıza çıkar. Ancak hepsinde ortak olan, korkunun sürekliliğidir. Çünkü korku sürekliliğini yitirirse, sorgulama başlar—ve iktidar için en tehlikeli şey budur.

Bu nedenle, korkunun iktidar tarafından yönetilmesi, salt bir propaganda meselesi değildir. Daha derin bir yapının parçasıdır: Gerçeğin doğasına müdahale edilmesi. Tarih boyunca totaliter rejimler, epistemolojik bir savaş yürütmüştür; yani sadece bilgiye değil, bilginin nasıl işleneceğine, neyin bilinebilir ve neyin düşünülemez olduğuna dair sınırları çizmiştir. Korkunun varlığı, bu sınırları belirleyen en önemli etmendir.

Ancak burada kritik olan nokta, korkunun yalnızca bir baskı unsuru olarak değil, aynı zamanda bir teslimiyet kültürü yaratmak için de kullanılmasıdır. Çünkü korku, insan zihninde yalnızca kaçma veya savaşma refleksini değil, aynı zamanda boyun eğme eğilimini de tetikler. Korku içinde yaşayan bir birey, sürekli bir korunma ihtiyacı hisseder ve bu........

© Nokta Haber Yorum