menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hukuk Devleti ile Yargı Devleti Arasında: Kavramların Sessiz Savaşı ve Türkiye’nin...

9 1
06.11.2025

Siyasal dil, çoğu zaman gerçeği gizleyerek konuşur; kimi zaman ise gerçeği tersinden kurar. “Hukuk devleti” ile “yargı devleti” arasındaki fark, tam da bu ters yüz edici siyasal dilin içinde belirginleşen bir ayrımdır. Birbirine yakınmış gibi görünen bu iki kavram, aslında bir devletin niteliğini, yurttaşla kurduğu ilişkiyi, iktidarın kendine biçtiği sınırı ve daha önemlisi, toplumun özgürlük evrenini belirler.

Hukuk devleti, modern siyaset ve hukuk düşüncesinin en temel yapı taşlarından biridir. Kelsen’den Dworkin’e, Montesquieu’dan Habermas’a uzanan geniş bir düşünce hattı, hukuk devletini üç temel ilkeye dayandırır:

Devlet gücünün sınırlandırılması,

Hukukun genel ilkelerine bağlılık,

Bağımsız ve tarafsız yargı.

Bu üç ilke birleştiğinde, hukuk devleti yalnızca hukukun varlığı değil; hukukun üstünlüğünün varlığı anlamına gelir. Hukuk devleti, iktidarın keyfiliğini sınırlayan; yurttaşın haklarını güvenceye alan; yargının siyasetten bağımsız olduğu bir düzenin adıdır. Orada normlar, iktidarın iradesinden değil, evrensel hukuk ilkelerinden güç alır.

Hukuk devleti için mahkeme yetmez; özgür düşünce gerekir.

Kanun yetmez; anayasal kültür gerekir.

Yargı yetmez; vicdanın kurumsallaşması gerekir.

Buna karşılık yargı devleti, siyasal iktidarlar tarafından sıklıkla tercih edilen, fakat hukuki açıdan içi boş bir kavramdır. Yargı devletinde ön plana çıkarılan şey hukukun ilkeleri değil, yargı aygıtının mekanik varlığıdır. Mahkemelerin çokluğu, dava trafiğinin yoğunluğu, kararların çeşitliliği; tüm bunlar sistemin işlediğine dair bir görüntü oluşturur. Oysa bu işleyiş, çoğu zaman “adalet” değil, yalnızca “faaliyet” üretir.

Yargı devleti, adaletin kurumlara sindiği bir düzen değildir;

yargının devlet adına karar ürettiği bir düzenin adıdır.

Bu noktada fark........

© Nokta Haber Yorum