Halkın Heybesindeki Turp Yozgat
Reis, gürlüyordu “turpun büyüğü heybede” diye… Reis, Saray’ında dört dönüyordu, muhalefete puslu ve tekinsiz yolların taşlarını döşerken. Reis, tehditkârdı. Reis, hilebazdı. Reis’in Saray’ında, entrikalar bitmezdi.
Reis, iktidarın o ışıltılı dünyasında güç sarhoşluğu içindeydi. Yirmi üç yıllık iktidarında, iktidar erkinin zehiri bütün vücuduna sirayet etmişti. Reis ve etrafındakiler, iktidarın dolambaçlı yollarında ilerlerken, kendi iktidar ağlarını ördüler. Artık, cemaat ve tarikatların altın çağına girilmişti. Milli görüş gömleğini çıkarıp “ılımlı İslam” gömleği giyerek geldikleri iktidara, demokrasi söylemleriyle gelmişlerdi. Lakin, islamın ılımlısı hiç ılımlı değildi, bunu zaman içinde insanlar acı tecrübelerle öğrenecekti. “Yetmez ama evetçiler” ise siyasal islamdan bekledikleri demokrasiyi bulamayınca pek bir hayal kırıklığına uğradılar.
İktidar, siyasi ve ekonomik güç, başta Fetullah Gülen cemaati olmak üzere diğer cemaatlerle birlikte, fiili bir koalisyon oluşturularak paylaşılmıştı. Fakat gün geldi, kendi aralarında iktidar dalaşları başladı. Sonrasında, okyanus ötesine sitem edecekti Reis, “ne istediniz de vermedik » diye. Öyle ya, yasama, yürütme ve yargıdaki güç dağılımı, kadrolaşma, aralarındaki ortak mutabakatlarla belirlenmişti. Bundan ötesinde ise devlet mekanizmalarını ele geçirme planı yürürlükteydi. Yirmi üç sene içerisinde, yeterince vakitleri oldu bu planı uygulamak için. Özellikle, yürütme ve yargıda, büyük bir güce eriştiler.
Tüm bu güce rağmen bir şeyler eksikti… Reis, o eksiği tespit ederek, “biz bir türlü kültürel alanda başarılı olamıyoruz” dedi ve içerlendi bu duruma. Saray eşrafı ise veryansın ediyordu, bu sanat ve kültür işleri hep solcuların hegemonyasında diye. O vakit, şu solcuların ümüğünü sıkalım biraz dediler. Sanat camiasına çeşitli baskılar uygulayarak, yıldırma politikasına başvurdular. Kişisel hedef gösterme ve itibar suikastlarının yanı sıra operasyon bile çekildi. Silivri soğuktu ve turpun büyüğü heybedeydi.
Turpun büyüğü heybedeydi ama bir de halkın heybesi vardı. Halkın heybesinde ne turplar vardı kim bilir… Eee yüce Saray ahalisine göre, halk kimdi ki heybesi olsun. Kaldı ki heybesi olsa ne yazardı koca Saray karşısında. Aman hey! Şu çapulcularda kendilerinde bir maharet olduğunu sanır. Sonra ayaklar baş olursa ne eder ne eyleriz? Bu son cümle pek olmadı, zira Reis’in parmağındaki bir altın yüzükten başka mal........
© Nokta Haber Yorum
