Aşk
Bazı kavramlar vardır, zihnimizde kendine anlam kazandıracak bir tecrübeyle karşılaşmadığı zaman boş seslerden öteye gidemezler. Bazı kavramlar vardır, zihnimizi onlardan alamayız. Bu tür kavramların içine öyle anayoldan sapıp sokağın başındaki binanın kapısından içeri girer gibi girilemez. Onunla belli düzeyde bir ilişki geliştirmiş olmak gerekir. Bir sır ile kaplıdır bazı kavramlar insan için. Her bir kişiye, başka birine vermediği sırlar verirler. O sır, bazen acı, bazen mutluluk halesiyle çevrilidir. Mesela aşk kavramını ele alalım; o, kültürümüzün temel kaynaklarından biri olan aşkı… O, her bireyde farklı farklı yaşanan… Adeta “kendi hikâyeni kendin yaz” der gibidir. Ama bu kaçınılmazdır zaten.
Elbette aşkın kişide yöneldiği yerler faklı farklıdır. Bazılarında doğrudan kalbe, bazılarında ise zihne yönelir. Aşkın içine yine bazı sırlar dahil olur. Bildiğimiz sırlardan faklı olarak bizi teslim alır. O durumda, bizim bir sırra sahip olmamızdan çok, aslında “sır” bize sahiptir artık. Bir film şeridi gibi hayal ederiz onu. Ama mutluluğun kaç kare ya da sahne sonra geleceğini pek bilemeyiz. Gelir mi, o da belli değildir. Zira aşk eşittir mutluluk değildir; platonik de olabilir.
O, içimizdeki pek çok kuvvetin ortaya çıkmasının bir nedeni olduğu gibi, pek çok insani zaafı da kuluçkasına yatırır. Üçüncü kişiler o “resmi geçit”in arkasındaki karelerden habersizdirler genellikle. Görünen yanı başka, gerçek yanı başkadır zira. İnsanı o eski halinden başka bir insan olarak yaratmaya muktedir tek duygudur neredeyse. İnsanın bilmediği yönleriyle kendisini tanıştıran, bizi bize anlatan, bizi........
© Nokta Haber Yorum
visit website