menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kardeşlik yetmiyor, gerçekçilik şart

15 19
18.04.2025

Türk Devletleri Teşkilatı üyelerinin Güney Kıbrıs’la diplomatik ilişki kurup KKTC’yi tanımayacaklarını ilan etmeleri, çözüm modelinin değil, gerçeklikten kopuk bir dış politika anlayışının sonucudur. Bu tablo, Türkiye’nin girişimiyle kurulan bir yapının içinde bile etkisiz kalmasının, çok ciddi bir fiyaskonun açık göstergesidir

Yusuf Kanlı

Türk Devletleri Teşkilatı’nın üç üyesi Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan ile gözlemci üye Türkmenistan, son aylarda dikkat çekici ve eşgüdümlü adımlarla Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne (GKRY) büyükelçi atadılar. Bu diplomatik hamlelerin, 4 Nisan’da Özbekistan’ın Semerkant kentinde düzenlenen ilk Avrupa Birliği–Orta Asya Zirvesi öncesine denk gelmesi, sıradan bir protokol hareketi olmadığını gösteriyor. Zira zirve sonrası yayımlanan sonuç bildirisinde, ülkelerin altına imza attığı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları arasında, Kıbrıs Cumhuriyeti dışında herhangi bir hükümetin (yani KKTC’nin) tanınmaması çağrısında bulunan maddeler özellikle dikkat çekiyor.

Kazakistan bu konuda öncü oldu; Ocak 2025’te GKRY’ye büyükelçi atayacağını duyurdu, ardından Rum tarafı da aynı karşılığı verdi. Özbekistan ise daha da erken davranarak Aralık 2024’te İtalya’daki büyükelçisini GKRY’ye akredite etti. Türkmenistan da benzer şekilde İtalya’daki büyükelçisini görevlendirdi. Son olarak Kırgızistan da bu sürece katıldı. Böylece AB ile ekonomik işbirliğini güçlendirmek isteyen Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, KKTC’yi yok sayma pahasına Rum tarafıyla diplomatik ilişkileri kurumsallaştırmış oldular.

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, bu adımların arkasında söz konusu ülkelerin Avrupa Birliği ile ilişkilerini derinleştirme çabası olduğunu, benzer ilişkilerin KKTC ile de yapılmasını talep ettiklerini söyledi…

Mesele iyi niyetli mesajlar değil, vizyon, niyet ve kapasite, yapabilirlik konusu elbette. Nitekim 12 milyar Euro’luk bir ekonomik işbirliği protokolünün konuşulduğu bu yeni AB-Orta Asya zemininde, Rum vetosunu aşmanın yolu olarak görülen “ilişkilerin normalleştirilmesi” baskısı kendini açıkça gösterdi.

Kıbrıs Türk halkı ve Türkiye açısından bu gelişmeler hem sarsıcı hem de........

© Muhalif