menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Türkiye seçime mi koşuyor?

7 0
07.11.2024

Türkiye'nin siyasi sahnesi, hem iç hem de dış dinamiklerin derinden etkisi altında bir dönem yaşıyor. Ülkenin ekonomik, politik, demokratik, ahlaki ve kültürel geleceği alarm veriyor.

Kılıçdaroğlu, 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP'yi yüzde 48'lik bir orana taşıyarak en yüksek oy oranını elde etmişti. Partiyi bir araya getirmiş, muhalefeti derleyip toplamış, CHP’ye oy veremeyecek kitleleri dahi CHP'ye çekerek bir umut ışığı yaratmıştı. Maya tutturmaya çalışıyordu. Ancak bu umut, iç çekişmelerle gölgelendi. Kılıçdaroğlu'nun temiz yaklaşımı, Türkiye'nin siyasi manzarası içinde naif kaldı. Sistematik entrikalar, çekişmeler, her zaman olduğu gibi, bencilce güç oyunlarının ayrılmaz bir parçasıydı.

CHP, Alman sosyal demokrat parti değildi. Kılıçdaroğlu, öyleymiş gibi davranmak istedi. Ancak Merkel’in bile bisikletiyle evine döndüğü bir ülkeydi orası, bu coğrafyada ise Türkiye’nin ve Doğu’nun gerçekleri hüküm sürüyordu. 200 metrekarelik mütevazı evinde Kılıçdaroğlu, bu topraklarda politikanın kişisel çıkarlar için bir araç olduğunu; ne sağın ne de solun bu kısır döngüden kaçamayacağı gerçeğini atladı. Böylece birlikte yol yürüdüğü insanlar tarafından, çevrimiçi toplantılarla, oyundan diskalifiye edildi.

Ekonominin dibe vurmaya başladığı, ülkenin karanlık bir belirsizlik içinde olduğu bir dönemde gidildi 31 Mart seçimlerine… CHP 31 Mart yerel seçimlerinden zaferle çıkmasına rağmen, o tarihten beri bu başarı hızla harcanıyor. Kılıçdaroğlu'nun çabaları, birikimi, iç çatışmalarla boğuşan, boğuşturulan bir partide ne yazık ki hovardaca tüketiliyor.

1989'daki SHP'nin zaferini hatırlayalım. Peki 1994’te ne olmuştu o zafere? DSP, CHP, SHP ve diğerleri kendi iç çekişmeleriyle meşgulken, Refah Partisi’nin adayı Erdoğan sahneye çıktı ve Cumhurbaşkanlığına kadar yükselen uzun bir hikaye böylece başlamış oldu.

Tarih tekerrür ediyor gibi…

Bugün eğer CHP içindeki bölünmeler, 4 parçalı yapı bir nihayete ermez ve farklı görüşler bütünleştirici bir liderlik altında birleşmezse, 31 Mart seçim başarısı da, gelecek seçimde zafere ulaşma ihtimali de tarihe karışır.

***

Türkiye'de sağın başarısı, istikrar, biat ve sebat gibi unsurlardan güç alıyor; “büyüğe” saygı gösterme prensibiyle harmanlanmış bu durum, sağın siyasi ömrünü uzatıyor. (Demirel, 6 kere gitti, 7 kere geri geldi, hatırlayalım…) Bu yapı, doğu toplumunun derin köklerinden besleniyor: Kavga eden değil, başını eğen, “uyum sağlayan” tercih ediliyor.

Sol ise bu denklemin tam tersi bir görünüm sergiliyor; sabırsızlık ve lider değişikliklerine olan yüksek eğilim, başarılı liderlerin de önünü kesiyor. Tam maya tutacak, biri gelip kapağı açıyor… Bu denklemde sol, sosyal demokrat partilerin işi çok daha zor; CHP’nin, ana muhalefet partisi olarak, kitle partisi olarak işi çok daha zor.

Toplum da kavgalı eve kız (oy) vermiyor…

***

Esenyurt Belediye Başkanı'nın görevden alınması, daha büyük bir siyasi stratejinin parçası gibi görünüyor. Kent uzlaşısıyla, Dem Parti kontenjanından ve İmamoğlu'nun onayıyla göreve getirilen, onunla organik ilişkiler içerisinde olduğu söylenen bir belediye başkanının bir gece vakti görevinden alınması, ardından Mardin, Batman ve diğer bazı ilçelerde benzer yöntemlerle belediye başkanlarının görevden alınması ve kayyum atanması; tüm bu adımlar İmamoğlu’na uzanacak bir zincirin ilk halkaları, ona yönelik bir operasyonun ayak sesleri olarak da okunuyor. “Esenyurt’tan Saraçhane’ye tünel kazınıyor,” denilmesi o yüzden.

Bu arada Mardin’in görevden alınan “barış güvercini” Belediye Başkanı Ahmet Türk'ün bir hafta önce, Şenyaşar ve Yıldız ailelerinin arasındaki husumetin giderilmesi için bir araya gelen heyetin içerisinde barış elçisi olarak bulunmuş olması… Bir yandan AKP’nin önde gelenleriyle birlikte yapılan barış görüşmelerine katılan bir kişinin, diğer yandan terör suçlamasıyla görevden alınması…

Özetleyecek olursak; Bahçeli’nin, Apo'nun meclise gelip konuşması yönünde yaptığı ısrarlı çağrı, umut hakkını gündeme getirmesi, Erdoğan’ın, Bahçeli’nin çağrısına onay ve destek vermesi, tüm bunların ardından Esenyurt’la başlayıp Mardin’le, Şırnak’la, Halfeti’yle devam eden ve “kumpas” olarak nitelendirilen kayyım süreci, meydanlarda bunları protesto eden insanların gazlanması… Milletin aklıyla adeta alay ediyor. Nereden baksan tutarsızlık… Nereden baksan tutarsızlık…

Bu olsa olsa, toplumsal hafızayla oynamak, dikkatleri gerçek gündemden başka yöne çekmek, muhalefeti kendi içinde karıştırmak, muhalefet partilerini ise birbirine düşürmek için kullanılan bir yöntem…

Ancak nihai hedef muhalefeti parçalamak ve muhalefet partilerini birbirine düşürmek olunca bu tutarsız gibi görünen adımların bile etkili olduğu görülebiliyor.

İşte, CHP’li belediyelerin yüzde 60’a yakını, milliyetçi tabanından tepki almaktan çekindiği için katılmadı Esenyurt’taki kayyum protestolarına… Özgür Özel Mardin’e gidiyor, orada Dem Partililerle birlikte otobüsün üstüne çıkıyor. Bu tavır muhalefet seçmeninin bir kısmı için memnun edici bir tavırken milliyetçi kanattaki diğer kısmın oylarının çözülmesi için sağlam bir neden haline geliyor.

Tam bu noktada, iktidar tarafından atılan adımların etkisini, iktidarın, muhalefeti parçalamak için yürüttüğü siyaset mühendisliğinin başarısını görebiliriz…

Tabii bir de Bahçeli’nin Öcalan’a ısrarlı çağrısının altında, iktidarın, bunu bir pazarlık aracı olarak kullanmaya çalışıyor olma ihtimali yatıyor olabilir. Beki de bu yolla, DEM Parti’lilere, “Öcalan’ı dinleyin, biz de kayyımları geri çekelim,” mesejı verilmek isteniyor, bir aba altından sopa gösterme hadisesi yaşanıyor olabilir.

Burada bir parantez daha açmak gerekiyor. Tüm bu süreçler yaşanırken bir de MHP ile AKP arasındaki ittifakta çatlaklar oluştuğuna dair söylentiler var… Özellikle Bahçeli'nin "Öcalan Meclis'te konuşsun" çıkışının saray tarafından önceden bilinmediği, hatta onun bu açıklamayı saraya rağmen yaptığı yönünde iddialar var. Aynı şekilde, kayyım atamalarından Bahçeli’nin haberdar olmadığı söyleniyor. Ayrıca Bahçeli’nin Ahmet Türk’e yönelik övgü dolu ifadeleri de Cumhur İttifakı’ndaki ayrışmanın işaretlerinden biri olarak yorumlanıyor. Hatta Bahçeli’nin yakın zamanda erken seçimi........

© Muhalif


Get it on Google Play