Pazarlık kokan süreç; Anayasanın değiştirilemez maddeleri tehlikede…
Ülkemizde siyasi gündem çok dinamik... Bir yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan partisi erozyona uğrasa da bir şekilde erken veya zamanında yapılacak seçimlerde yerinde kalmak istiyor. Öte yandan 22 yılı geçen AK Parti iktidarının miadının çoktan dolduğunu düşünen bir büyük seçmen kitlesi var. Hep söylüyorum; 2023’te bu düğüm çözülmeliydi, Erdoğan-Kılıçdaroğlu sun’i dengesi bozulmalıydı. Fakat nedenleri malum, çözülemedi, olamadı. Hem de yüzde 60-40 muhalefet lehine olan tabloya karşın! Şimdi daha zor değişim. Ancak 2023’teki ikinci turun hemen ardından, ertesi sabah “partide değişim olmadan ülkede değişim olmaz” diyen İmamoğlu kararlı. Kılıçlar çekildi. Erdoğan-İmamoğlu arasındaki siyasi mücadele mertçe bir zeminde olsaydı keşke. Hakkındaki beş dava ve bir de yapay diploma soruşturmasına bakalım daha neler eklenecek? CHP’deki örgüt denetimindeki ön seçime tek aday olarak giren İmamoğlu, parti grubunun önüne gelecek ve çok büyük bir çoğunlukla da onaylanacak. Yani, İmamoğlu, Türkiye İttifakı’nın müstakbel cumhurbaşkanı adayıdır artık. Onun önünü kesme çılgınlığına girişirse iktidar haksız ve hukuksuz bir şekilde, kim olursa olsun CHP’nin göstereceği aday, daha fazla farkla seçilir. Tekrarlanan 2019 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi anlayana, değerlendirebilene iyi bir laboratuvardır.
Bir yandan da Cumhur İttifakı seçimi kazanmanın da ötesinde anayasa değişikliğiyle Erdoğan’ı istediği kadar Beştepe’de tutma planları yapıyor. Bu uğurda İmralı süreci de devrede. Bu sürecin üç amacı var: 1)Kürt seçmenle CHP arasında makas açmak, 2)Önümüzdeki ilk seçimi kazanmak, 3)Anayasa değişikliği vaadi ile ABD-PKK-PYD-YPG-Cumhur İttifakı arasında mutabakat sağlamak. Bunu yazdım geride kalan cumartesi; ABD diyor ki Kandil ve İmralı ile anlaşmalı şekilde; siz YPG-PYD’ye ilişmeyin, biz de PKK’yı tasfiye edelim. Öcalan’ın PKK’yı fesih ve silahları bırakma çağrısının esprisi budur. Herkes biliyor ki PKK zaten “içeride” yoktur, YPG-PYD’ye mündemiç kılınmıştır.
Böyle bir numara siyasi tarihte görülmemiştir; Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü “terör” kapsamında görevden alıp yerine kayyım atayacaksınız, sonra da onu İmralı sürecinde önde gelen bir aktör olarak muhatap alacaksınız!
Öcalan’ın çağrısının Kandil, Bahçeli ve Erdoğan nezdinde nasıl yankılandığına ve çağrı metninin ötesindeki pazarlıklara geleceğim asıl ama ondan önce Erdoğan’ın iyice asıldığı anayasa sürecine ilişkin atılan bazı adımlara bakalım… İlk olarak eski başbakan yardımcısı, Dolmabahçe Mutabakatının önde gelen aktörü Prof. Dr. Yalçın Akdoğan Habertürk’te katıldığı bir yayında yeni anayasanın ve Erdoğan’ın devam etmesinin gerekçelerini uzun uzun izah etti. Anlaşıldı ki, AK Parti, yedi bölgede anayasa çalışmalarına kamuoyu desteği sağlamak için toplantılar organize etmeyi planlamış. Mailime düşen bir iletiden bunu gördüm. İzmir’de bu konuda “son başbakan” Binali Yıldırım sahne aldı önceki hafta.
Yıldırım, Hukuki Araştırmalar Derneği’nin (HUDER) İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü'nün desteğiyle İzmir Bakırçay Üniversitesi Konferans Salonu'nda gerçekleştirdiği "Yeni Anayasa Buluşmaları" toplantısında "Bu ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı herkes Türk'tür" ifadesinin yanlış yorumlandığını ifade ederek etnisite mesajları verdi. Etkinlikte, anayasa üzerine yapılacak değişiklikler ve Türkiye'nin hukuk sistemi ele alındı. Yıldırım, mevcut anayasanın geçmişten bugüne birçok kez değiştiğini ve bu süreçte önemli maddelerin değiştirilemez olarak........
© Muhalif
